Bir bankta oturmuş, 'kaç kişiliğim var' sorusuna cevap arıyordu. Neşeli, öfkeli, mutlu, mutsuz, umursayan, umursamayan; hangisi oydu? Hepsi birden o ise, bunun ağırlığını bedeni ve zihni nasıl kaldırabilirdi? Nasıl dayanabilirdi buna? İçsel anlamda yaşadığı acılar, bunların birleşmesi miydi?
İçine aniden çöken çok garip hisler vardı. Aniden onu yaşamdan koparıyordu. Gözleri dalıyordu. 'Artık yapmam' dediği şeyleri yapıyordu. Aradığı veya aramadığı şeyler var ancak hiç biri onunla değil. Zihnini kontrol edemiyordu, sanki onu dibe sürükleyecek bütün yolları arıyor gibiydi.
Oysaki çok neşeli ve hep gülen bir insandı. İçindeki acıyı başka nasıl bastırabilirdi böyle olmayarak?
Herkes yabancı gibi ona, nereden gelmişler, nereye gidiyorlar bilmiyordu. Hesap edemiyordu artık. İnsanların yüzlerine bakıyordu, aradığı duyguyu bulamıyordu.
O nasıl bu hâle gelmişti? Yaşamak bundan ibaret miydi?
Yok yok daha delirmemişti, hâlâ aklının yerinde olduğuna dair kanıtları vardı; sadece nereye koyduğunu bilmiyordu.
'Belki de delirmek gerekti, bütün acılardan kurtulmanın yolu buydu belki de.' demişti.
Düşüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ehvenişer
RandomEhvenişer, birkaç kötüden en az kötü olanı anlamına gelir. Yaşadığımız hayat böyledir. Hep iyisi, daha iyisini isterken buluruz kendimizi. Ancak yaşam en iyisini vermez. Çoğu anlarda iyisini dahi vermez. Elimizde kötünün iyisi, kötünün az daha kötü...