Sahte Gülüş

11 2 0
                                    

Sözlerine Oğuz Atay'ın Eylembilim kitabından alıntı yaparak başlamak istiyordu.

"Ben de hiçbir şey olmadığım ve kazık gibi bir köşede durmaktan başka bir şey bilmediğim için bu insanseverler arasına da karışamamıştım.
Ayrıca ben bir insansever değildim. Hiç belli etmemekle birlikte, birçok insanı sevmiyordum - sevmemek ne demek, nefret ediyordum. Bu insanseverler topluluğunda da beni bu eve getiren arkadaşımdan başka kimseyi tanımıyordum. Arkadaşım da gerçekten arkadaşım mıydı? Değildi galiba. Ben onu başkalarına anlatırken 'arkadaşım' diye söz ediyordum kendisinden. (Onun beni başkalarına anlattığını hiç sanmıyordum.)"

Bir sabah yürüyüşü sonrası yazıyordu. Zihninin en ücra köşesine kadar sinmiş olan düşünceleri yazarak atmak, kelimelere dökmek her daim rahatlamak için işe yarardı. Bu sık sık kullandığı bir yöntemdi.

Bir şair veya yazarın mutlu olduğu, insanlara hayran olduğu, insanları çok sevdiği görülmüş müdür? İçinde yaşatarak, onları diriltip, öldürmemiş midir ve bunu kalem ve kağıt ile yapmamış mıdır? Mutluluk bunun neresinde? O, acı ve hüzünden başka bir şey göremiyordu.

Yaşam, ona çoğu zaman sahtelikten ibaret gelir. Sabah uyanır erkenden, yolda, iş yerinde gördüğü herkese gülücükler saçar ve kimse bilmezdi bunların sahte olduğunu. O kadar gerçekçi yapardı ki buna kendisi dahi inanırdı. Sorun ne o, ne karşısındaki insandı. Sorun gülüşlerinin arkasına bir çok acıyı saklamış olmasıdır. Hüznün yeri, bir gülüştür. Zoraki mutluluk için gülmek gerekmez miydi ve bu yüzden gülüyordu.

Çok konuşan zihin nasıl susar?
Susmuyor. Bu bir hikaye. Nereden mi biliyordu; yıllardır spor yapar, kitaplar okur, hayatı yavaş yaşar, meditasyon yapar, sağlıklı beslenirdi. Yaşamını disipline etmiş biriydi ve buna rağmen zihni asla susmadı. "Ben, zihnimle var oldum ve zihnim sustuğunda ölmüş olacağım ya ruhen ya da fiziken. Bu benim. Ben. Bana ait." diyordu.

EhvenişerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin