Bir pazar günüydü. Güneş batmak üzereydi. Kuşlar ötüyor, uçuyorlardı. Yoldan insanlar, arabalar gelip geçiyordu. Camdan bakıp gelip geçenleri izledi. Gökyüzüne baktı.
Bugünün diğer günlerden farklı olmadığını anladı. Önceki günlerin tekrarıydı. Her sonraki gün, bir önceki gün ile nasıl bu kadar aynı olabiliyordu? Düşündü. Cevap veremedi.
Onun için cevaplardan çok sorular önemliydi. Belki de o yüzden bir cevabı yoktu. Bilmiyordu. Kararsızdı. Çok bildiği, çok okuduğu için mi hep böyle kararsızdı? Emin değildi. Yine aynı kararsızlığı yaşamıştı. Hep böyle oluyordu.
Geçmişini düşündü. Çocukluk yıllarını. İlkokul, ortaokul, lise, üniversite zamanlarını düşündü. Zaman nasıl da ona ihanet eder gibi akıp gitmişti. Farkında değildi. Düşündükçe farkına varıyordu. Bu fark ediş canını sıkıyor ve acıtıyordu.
İlkokul yıllarında çoğu şeyden habersiz bir şekilde okula gidip gelirdi. Ortaokul yıllarında tarih dersine merak sarmıştı. Tarih dersi iyiydi. Arkadaşları ondan kopya isterdi. O ise pek vermek istemezdi. Çünkü çalışıp geldiği tek ders buydu. Arkadaşları sinir olurdu. O ise bundan keyif alırdı. Çünkü üstün olduğu bir konu vardı.
Lise yılları ise çok kötü geçmişti. Okula gitmek, insanları görmek istemiyordu. Kendini dışlanmış, suçlu bir çocuk gibi hissediyordu. Çünkü aile hayatı hiç iyi gitmiyordu. Annesi ve babası ayrılmaya karar vermişti. Bu onu derinden etkilemişti. Ayrıca bu da yetmezmiş gibi ondan mühendis, doktor falan olması isteniyordu. Sözelden, sayısal bölümüne geçirilmişti. Kendi isteğiyle yapmamıştı bunu. Ailesi tarafından böyle karar verilmiş, böyle uygulanmıştı. Bu durum ise onun lise hayatının çok kötü geçmesine, derslerinden zayıf almasına, devamsızlıklarının artmasına sebep olmuştu. Ancak hiç sınıf tekrarına kalmamıştı. Bir yolunu bulup sınıfı geçmeyi başarmıştı.
Üniversiteyi liseden mezun olduktan 2 sene sonra kazandı. Kendini eve kapattı ve kötü geçen lise hayatında öğrenemediklerini tek başına öğrenmeye çalıştı. Emeklerinin karşılığını almıştı.
Biraz daha düşündü. Babasını pek hatırlamadığını fark etti. Hafızasından silinmiş gibiydi. Sadece bir kaç anıyı hatırlıyordu. Neden böyle olduğu aklına geldi ve içini derin bir çaresizlik kapladı.
Yaşamı boyunca baba desteği görmeden büyümüştü. Baba sevgisinden uzak ve yoksundu. İçini yalnızlık ve güçsüzlük duyguları sardı.
Kendine gelme zamanının geldiğini anladı ve ayağa kalktı. Düşüncelerinden kurtulmaya, tebessüm etmeye çalıştı. İntihar etmek yerine bir kahve yapmayı tercih etti. Sert bir kahve onu sarsarak kendine getiriyor ve bu duyguyu seviyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ehvenişer
RandomEhvenişer, birkaç kötüden en az kötü olanı anlamına gelir. Yaşadığımız hayat böyledir. Hep iyisi, daha iyisini isterken buluruz kendimizi. Ancak yaşam en iyisini vermez. Çoğu anlarda iyisini dahi vermez. Elimizde kötünün iyisi, kötünün az daha kötü...