Siz hiç adelet akan bir gök gördünüz mü,
Bulutlarında göz yaşı asılı ? Siz hiç kucak açan toprak görürdünüz mü, tanelerinde huzur saklı...Siz hiç dünyaya dolup taşan acı gördünüz mü ? Yürekli tarumar eden...
Siz hiç sonsuz bir uyku gördünüz mü ? Cangaver gibi bir adamı esir eden...
Siz hiç ölümü hissettiniz mi.... Yaşayan kalpleri alıp da giden...
Uyuyorsun ya şimdi o koca bedeninle toprak altında, uyan dahi demeye utanıyorum güzel adam... Yüreğime bu dünyayı dolduran bir kor bıraktılar. Feryadım cihanı aştı... Acım dağa taşa ağır geldi... Ya sen nasıl dayandın ?
Sevişi güzel adam, öksüz ve de yetimliğini de alıp gittin. Kan bağı bırakmadın da geride, bu yaktığın can bağı nedir?
Nefes alamaz oldum. Gücüm yok öylece seni bırakıp gitmeye. Meğer ne çok yer etmişsin bende. Oysa şimdi düğün, bayramdır sana. Öyle ki musallada görmüşler gülüşünü.... Ay gibi parlıyordu yüzü dediler. Tek kusurun varmış , yakışmamışsın musallaya... Yakışmaz dedim... Fakat kucaklamışsın sanki, öyle bir haz ve istekle... Gören ölüme aşık sanırmış... Öyle bir teslimiyetmiş dediler. Görmeme gerek yok, gören gözlere kefilim.
Cihan, yüreği güzel dostum. Göz yaşım suluyor toprağını, görsen kızardın. Sarar sarmalar kahkalar at benim için derdin. Fakat öyle olmuyor, bencildir insan oğlu. Seni inim inim inleten acılardan kurtuldun diye sevinmek yerine beni acıyla geride bıraktın diye kahroluyorum. Bu ne utanç... Çocuklar var burada, daha gözlerini açar açmaz yuvasız olanlar hani. Anlaştık onlarla, ben onlara abla olup ihtiyaçlarını gidereceğim onlarda her daim toprağını ıslak tutacak . Merak etme... Evin'inkini de öyle. Söz veriyorum, toprağınızı çiçeksiz ve renksiz bırakmayacağım. Ve tabi kendimsiz... Berzan'ın da hali harap, onu kasıp kavurun bir acı yaşıyor. Eskiden mesken tuttuğu bu mezarlığa gelmek artık ona ağır geliyor... Gel dedim, gel gidelim müjde vermeye dedim. Gelemedi, seni toprak altında tekrardan görmeye hazır değilmiş... Müjde mi merak ediyorsun değil mi? Cihan, can dostum kurumuş topraklarıma iki tohum atılmış, tutunmuş ve can olmuş. Biraz büyümeleri geride kalmış. Acıdandır dedim... Kızdı doktor böyle söylediğimde. Acı yaşasanda taşıdığın iki can var dediler. Biliyor musun, meleklerim üzülecek belki ama sevinç nedir bilemedim. Göz yaşlarım akıyordu lakin senin için... Göremeden gittin bizi geride koyup . Oysa onları daha kucağına alacaktın, sevecektin... Şu an bana kızıyorsun değil mi ağladığım için?Yaşım durmuyor Cihan. Çok özledim, özledik seni... Hani nerede benim sırdaşım? Bana reva mı gördünüz hayatta canlı kanlı bir dostu... Kaderimde mi vardı ölü bedenlerin benimle dost oluşu? İlk Evin'di şimdi de sen... Ne yapacağım ben? Onca kalabalık içinde tek kaldım... Sırdaş bırakmadınız bana... Canım yanıyor Cihan. Korkum dağı taşı deliyor... Ne yaşadım ben en mutlu günümde? Ne yaşattınız bana, nasıl yaşattınız? Allah'a isyanlar ettim, yaptığım doğru değildi ama ettim işte o an fakat isyan etmeme rağmen yine ona tutundum. Berzan'ımın hayata dönmesi için sayılı olan dakikalarda bin kez can verdim. O zaman anladım yaşarken ölmek ne demek miş diye. Sevdiğin birinin gözlerinin önünde azrailin elinden tutup ölüme gidişini izlerken hiç bir şey yapamamakmış, yaşarken her saniye ölmek... Ben yaşadım, yemin ederim ruhum yandı yaşarken o anları... Sonra doktorlar çıktı o kapıdan ben hiç birinin yüzüne bakamadım... Gerçeği tokat gibi yüzüme vuracaklarını biliyordum. Ama sonra bir derin nefes verişle hastayı hayata döndürdük sözünü duydum. O an yangınımın üstüne soğuk bir su döktüler. Görmek istedim, inanamadım yaşadığına. Düşün o kadar emindim artık onu kaybettiğime. Şaşkınlığımın sevinçe dönmeye başlamasıyla görme isteğim oldu. Yaşadığına inanmak istedim görerek ama izin vermediler... Berzan'ın durumu kritikti, doktorlar savaşıyor demişti. O an anladım Berzan'ın bizim için savaştığını... Seninle onun arasında mekik dokudum hep... Birinizden birisi gözünü açsa direk kızacaktım, akıttığınız her göz yaşı için size hesap soracaktım. Sonra dayanamadım sordum doktora neden uyanmadığını halen. Doktorun cevabı neydi biliyor musun Cihan? Bilmiyorsun tabi... Doktor biz elimizden geleni yaptık ama hasta yanıt vermiyor dediğinde anladım senin ölüme kucak açtığını. Vaz geçmişsin... Nasıl yaşamaktan vazgeçersin? Bunca zaman bu anımı bekledin? İntihar etmek haramdır diye allahtan bir fırsat mı bekledin? Ondan mı bu korkusuzca tüm belalara atlaman? Ondan mı tereddüt etmeden herkesin korktuğu ölüme bir sevgi gibi kucak açman? Bizi hiç düşünmeden öylece sevdiğine gittin değil mi? Kızma hiç bana bu sitemlerim için, canım yanıyor seni böyle şu toprağın altında gördükçe. Yakışmadı bu şekilde pes edip gidişin. Hoş benim için bir pes edişti senin içinse sevdiğin kadına kavuşma çabasıydı. Mutlusunuz değil mi orada? İzliyorsunuz da, peki diyor musunuz biz bu ikisine çok acı çektirdik diye? Çok acı çektirdin sevdiğin kadınla bana ve Berzan'a. Nefesim kesiliyor Cihan, kaç kez nefesimi kestin. Hele Berzan'ım ilk uyandığında seni sorması ile döküldü yaşlarım. Diyemedim doktorların senin için dediklerini. Uyanacak dedim bir yalan atarak. Sonra bana döndü, yaşlı gözlerime bakıp acıyla bir iç çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞTE YANAN BEDENLER (ROZ-BER)
General FictionAşk mıdır insana sev diyen ? yoksa yalnızlık mı körükleyen ? söylesene aşk nedir ? bir muma ateş olmak mı yoksa yanan ateşe dokunmak mı? AŞK-ı ATEŞ SERİSİNİN DÖDÜNCÜ KİTABIDIR... TÜM HAKLARI SAKLIDIR! EN UFAK ÇALINTI SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA GEREKEN...