➖◾️BÖLÜM 14 ◾️➖

6.4K 849 680
                                    

S: V500 Y500

HikaYeMiz

Bir güneşti gördüğüm dağlar ardında
Uzanıp gittiğim yollar ateşti sanki

Tuttuğum ellerde dostluk saklı bağrımda
Yürüyüp gittiğim yollar ateşti sanki

Bir volkandı içimizde coşan nehirler
Coştukça umutlar hep taşardı sanki

Ne oldu bize güneşe neden doğmuyor
Uzun uzak gecelerde sabah olmuyor

İşte bizim hikayemiz hep böyle gider
Umutlar hep gecelerde yol olur gider

İşte bizim hikayemiz bu..!

NAMÜTENAHİ


"Yine daldın Rozalin."

Duyduğum naif sesle başımı kaldırıp bir su gibi berrak olan mavi gözlere bakıp tebessüm ettim.

"Geldiğim şu noktaya bakıyorum da gülmemek elde olmuyor Hanım ağam."

"Çok şey başardın. Ama en çokta ayakta kalmayı başardın... Ben senin gibi güçlü olamazdım bence..."

Ellerimi sım sıkı tutup güç verir gibi konuşması ile minnet ile tebessüm ettim. Elimi tutan ellerini tutup sıkarken fısıldadım.

"Sen ki koskoca Miraç ağa ile başa çıkmışsın, kendini güçsüz mü görüyorsun? Bak bu sadece bir kısmı. Çocukluğunda çektiğin aile özlemini, Hawar yengemin o can alan laflarını, ilk zamanlarda Helin'in zehirli dilini çekmiş kadınsın sen."

"Hasbama bak! Ne varmış benim dilimde."

Mutfaktan kucağında Muhammet ile koşa koşa gelip lafa dahil olması ile başımı iki yana salladım iflah olmazsın der gibi.

"Ne olacak alt tarafı zehir var."

"He canım zaten senin dilinden de bal damlıyordu. Zıkkıme!"

Sözlerini bitirip kalçasını sallaya sallaya geri mutfağa dönmesi ile kahkahayı patlattık Dilan ile.

Kahkahalarımız kendini gülüşlere bıraktığında yeni bir laf açtık. Açtığımız bu lafa annem, Rojda ve Berfin yengem de dahil oldu. Hepsinin gülen yüzüne tebessüm ile baktım o an, Muhammed'in doğumunda annem ve Rojda hariç diğerleri gelememişti. Ablamın akrabaları bir araya toplamak ve oğlu için bir dua okunsun diye Mevlüt okutmaya karar vermişti. Bu yüzden Bülent ve Afran yengemleri alarak bir hafta önceden yola koyulmuştu. Bu yolculuğa Yade bese rahatsız olduğu için Hawar ve Leyla yengem katılamamıştı. İki gün sonra yapılacak Mevlüt'ün hazırlıkları bir haftadan beri sürmesine rağmen elle tutalan bir şey yoktu ortada. Bu ilerleyişin bu kadar yavaş sürmesi de bizim boş boğazlığımız ve gezme derdine düşmemizdendi.

"Anası kurban bir telefonumu getir hele babanı arayım."

Annemin dediği sözle oturduğum yerden kalktım telefonu getirmek için.

"Yoje hala maya şu!"

"Oldu başka emriniz?"

"Men emiy veymem babam veyiy."

Bilmiş bilmiş konuşup her sözümde bana laf yetiştiren Nüpelda'ya kaş çatıp elimi belime attım. Tam ağzımı açıp bir şey diyeceğim sırada Dilda'nın gelip tıpkı benim gibi elini beline atıp bana kaş çatarak bakıp "Şen meyim kaydeşime öyye bakaman!" Diye konuşması ile şaşırıp kaldığımda herkesin bir anda kahkaha atması ile elimde olmadan bende gülüp başımı iki yana salladım.

ATEŞTE YANAN BEDENLER (ROZ-BER)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin