➖◾️BÖLÜM18 ◾️➖

12K 1.2K 951
                                    

Oysa çözüm dediler zaman için. Bilemediler, geçen her zaman göz yaşlarıma yenisi eklendi...



⚜️FERSAH⚜️

"Madem her şey döküldü ve kapandı, o kapattığın kapıya bunu da koy. Ben senden kaçarken, sen kalbime işlemiştin çoktan."

İki gündür beni allak bullak eden sözler tekrardan kulağımda çınladı. Her gözlerimi kapadığımda bu sözleri diyerek sırtını dönüp ağır adımlarla yürüyüşünü hatırlıyordum. Hatırladığım görüntülerle içim yangın yerine dönüyordu. Onu o şekilde görmek o gidişini izlemek bana ızdırap gibi geliyordu... Söylediği cümlenin altında yatanları anlamaksa bu ızdırabımı çekilmez bir acıya döndürüyordu. Ben içimdeki ızdırapla baş başa kalmış bir şekilde onun sanki hiç konuşmamışız gibi hiçbir şey olmamış gibi mangallık odunları kesmeye gitmesiyle bilinmezlik çukuruna düşmüştüm. Şaşkınca bakmıştım ardından, gözlerim onun güneşte yere vuran gölgesi olmuştu, ben her adımını izlemiştim.  Eline aldığı odun parçalarını kütüğe dizip sertçe vuruşuna bakarken iç çekmiştim. Çektiğim iç çekişte dahi nefesimi kesen boğazımı yırtıp geçen bir acı vardı... Yüzü bir o kadar ifadesiz olsa da o dalgın bakışları kendini ele veriyordu. Elindeki baltayı sertçe tutuyordu, bu sertliğe rağmen elleri titriyordu Berzan Harmanlı'nın.  Bu titreyişin oda farkında olacak ki baltayı her vuruşta daha sıkı kavrıyor ve bir öncekine nazaran daha sert darbeler indiriyordu. Sanki büyük bir kavgaya tutuşmuş gibiydi. Bu kavga baltayla ve odun arasında ki bağından değildi. Bu kavgası kendineydi, banaydı. Sanki içinde tutup diyemediklerini, yapamadıklarının hırsını kütükten alıyordu. Onu bu halde görmeye kıyamayıp bir adım atmıştım fakat attığım adımlar onun baltayı sertçe vurması ve odunla beraber altındaki kalın ağacında o darbelere dayanamayıp parçalanmasıyla son bulmuştu. İşte o an Berzan'ında öfkesi patladı. Elindeki baltayı sertçe fırlatıp boğazını yakan bir çığlık attı. Attığı o çığlıkla kalbim sızlarken bedenim zelzeleye tutulmuş gibi sallandı. Çığlığında ki acıyı kırık ruhum dahi hissetmişti. O acı çığlığı halen kulağımda yankılandığında yine bir azap ateşine düşüyordum tıpkı o gün düştüğüm ateş gibi.

Dayanamamıştım onu öyle görmeye. Dudaklarımdan ismi dökülmüştü çaresizce ve o duymadı benim ona sessiz, çaresiz seslenişimi. Yorgun düşmüş bedeni daha fazla dayanamamış olacak ki dizleri üzerine sertçe düştü. O düşüşü kalbime ikinci bir darbeyi atarken, başını göğe doğru kaldırıp uzun uzun baktı. Onun virane halini görmeye dayanamayıp adımladığımda ayaklarım tekrar durdu bakmaya kıyamadığım ebrularından akan keder dolu yaşla. Berzan Harmanlı gözlerimin önünde çaresizce ağlıyordu ve o akıttığı yaşlar benim ruhumu yakıp geçiyordu. Böyle olmaması gerekiyordu kalbimin de ruhumun da bu kadar acımaması gerekiyordu çünkü ben savaşımı kazanmıştım ve O da kaybetmiş bir savaşçıydı. O gün Berzan'ı öyle gördüğümde kendime şu sözleri demiştim.

'Sevinmen gerekiyor. Sen yeminini tuttun sen seni yakanları yaktın."

Kendimi iyi hissetmek için dudaklarımdan dökülen sözlerin bir faydası olmamıştı. Oysa ben savaşımı kazanırsam boşanmayı kabul ettirirsem sevineceğimi sanmıştım. Hatta sevinç çığlıkları atacaktım.  Ama ne yazık ki içimden kendime dediğim sözler beni avutmamış ya da sevinç çığlıkları attırmamıştı. Aksine Berzan'ı öyle yere çökmüş çaresiz bir şekilde görmek en çok beni yakmıştı. Hele o bakmaya kıyamayacağım beni büyüleyen ebrularından akan yaşlar ile nefesim kesilmişti. O akıttığı yaşı benim yüreğime  konmuştu. Konduğu yüreğimi sızlatıp delice bir acıyla kıvrandıra kıvrandıra çürütmüştü. Dayanamadım, gözlerim dolarken ona doğru ilerledim. Yaklaştıkça kulaklarım duydu onun hıçkırıklarını. Duyduğum hıçkırık sesi ile elim ayağım buz kesmiş şekilde çakılı kalmıştım olduğum yerde yeniden. Berzan Harmanlı'yı hıçkırarak ağladığını uzun zamandır görmemiştim. İçimdeki acının içine karışan şaşkınlıkla bakarken kulağımla duyduğum sözü ile dayanamayıp aktı yaşlarım.

ATEŞTE YANAN BEDENLER (ROZ-BER)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin