GÖRÜNMEZ BİR MEZARLIKTIR ZAMAN...
ATİLLA İLHANYALAN
Gözümü açtığım her gün yeni bir acıya çıkıyor geçmişi anımsatıyordu. Unutmadığım geçmiş bu sefer bana yara açan kadının doğum tarihi ile başlamıştı. Birkaç yıl önce bugün benim hayatımı değiştirecek defteri bulmuştum, o zamanki içler acısı halim aklıma geldikçe kalbimi biri deşiyor gibi oluyordu. Geçmişimin acı görüntüleri gözlerimde canlandıkça nefesim kesiliyor, benliğim bulanıklaşıyordu. Geçmiş, geçmiş bir kurt gibiydi, seni yavaş yavaş kemiren öldürmeyen ama içten içe çürüten bir kurt gibiydi. Bir yanımı geçmişim, bir yanımı geleceğimin bilinmezliği kemirirken uzun uzun baktım karşımda duran adama. Gidecek miydi bugün mezarına? Diye düşünmeden edememiştim. Yıllardır burada yoktum ve gidip gelmediğini bilmiyordum. Kimseye de gururumu yenip soramamıştım bu soruyu.
"Kaçemın bugün eve gideceksin değil mi?"
Annemin sözleri ile düşüncelerimden sıyrıldım. Bakışlarımı Berzan dan çekeceğim an annemin sözü ile bana bakmasıyla bakışlarımız çakıştı.
"Gideceğim." Dedim gözlerimi Berzan'dan çekmeden. Dilimin söylediği şey farklı, içimden dökülen sözler farklıydı. Bunu anlayan adamın gözleri yavaşça kısıldı. Bakışları gölgelendi ve düşüncelerimi okumak ister gibi baktı gözlerimin içine.
"Gidecek misin Berzan Harmanlı mezarlığa? Gidip görecek misin geçti dediğin kadını?"
İçimden akan sözlerim gözlerimde yansısa dahi okuyamadı. Gözüme uzun uzun baktı, kaşlarını çattı anlamak ister gibi. Lakin anlayamadı.
"Kaçemın?"
Annemin bacağımı dürtmesi ile gözlerimi Berzan'dan çekip ona çevirdim, "Efendim." Dedim usulca.
"Sabahtır cevap vermedin," demesi ile kaşlarımı çattım. Ne sorduğunu duymamıştım ve annemde bunu anlamış olacak ki şefkatle tebessüm edip elimi tutarak "Seninle geleyim mi?" Diye sordu.
"Hayır!" Boş bulunup aceleci bir şekilde hayır dediğimde sesim yüksek çıktığı için birçok bakış kuşkuyla bana dönmüştü. Bu bakışları fark ettiğimde hemen kendimi toplayıp bir yalancı tebessüm ile "Yani yok ben gider gelirim." Dedim. Annem kıstığı gözleriyle yüzümü taradı, bir şey olduğunu anladı ama sofrada dile dökmek istemediği için tebessüm edip kendince bir yalan uydurdu.
"Vii bende unuttum bugün dolabı yapacaktım sen git gel." Demesi ile tebessüm ettim. Dudaklarımda gerçek bir tebessüm usulca filizlenirken hatırladıklarımla susuz kalmış o filiz solu verdi.
Neden anne? Neden daha önce gözlerime, yüzüme bakıp acımı görmedin? Şimdi ki gibi neden yanımda durmadın da karşımda durdun? Beni cehennem ateşine attıklarında niye durdurmadın! Madem görüyordun, madem anneydin de niye ellerin uzanmadı bana!
İçimden çığlık çığlığa bağırdığım gerçeklerle boğazıma bir urgan geçirildi. Sıktıkça sıktılar o urganı, nefesimin kesilmesiyle gözlerim dolu Oturduğum sofradan canımın yangınıyla kalkıp sessizce ben kalkayım diyerek odama doğru ilerledim gözümden akan yaşlarla. Olmuyordu, onları affedemiyordum. Affetmeye çalışsam, hatırladıklarımda öfkem büyüyor nefretim bir zehir gibi yayılıyordu bedenime. Yayılan zehir beni kıvrandırırken o zehri kusamamak beni süründürüyordu. Kalbimdeki mahkemede affettiğim ailemi beynimde ki mahkemede idam etmek, bu çıkmazda sürüklenmek canımı acıtıyordu.
Ellerim göğsümü bulmuş kalbimin sancısını almak ister gibi var gücümle sıktım göğsümü.
"Geçti... Sakin ol Rozalin, geçti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞTE YANAN BEDENLER (ROZ-BER)
General FictionAşk mıdır insana sev diyen ? yoksa yalnızlık mı körükleyen ? söylesene aşk nedir ? bir muma ateş olmak mı yoksa yanan ateşe dokunmak mı? AŞK-ı ATEŞ SERİSİNİN DÖDÜNCÜ KİTABIDIR... TÜM HAKLARI SAKLIDIR! EN UFAK ÇALINTI SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA GEREKEN...