Bölüm 17.

2K 234 27
                                    

Katharine barda yaşanan olaylardan sonra artık daha fazla atak yapıyordu. Her fırsatta benim ona aşık olduğumu, ondan hoşlandığımı söylüyordu.

Aşk diyemezdim. Aşk bu kadar kısa sürede olamaz, değil mi? Ama kesinlikle ondan hoşlandığımı kabul ediyordum artık. Daha önce de dediğim gibi, kim onu sevmezdi ki? Böyle birisine karşı eninde sonunda herkes bir şeyler hissederdi. Ben de öyle. Artık bunu danmaya gerek yok.

Fakat bunu Katharine'ya söylersem, direkt olarak aşık olduğumu sanıp, işi ilerletmek isteyecektir. Bu yüzden bunu ona daha açık bir şekilde anlatmam gerekiyordu.

Onunla sanki baştan başlıyormuş gibi flört etmek, bir yerlere gitmek. Her şey istendiği gibi giderse o zaman evli olarak kabul ederiz. Gerçi, ben etmesem bile, resmi olarak evliydik. Katharine haklı. Ben ne kadar inkar etsem de, Katharine kağıt üzerinde resmi nikahlı karım.

Bir senedir evliyiz ama ona karım dediğim ilk zamanlar bunlar. Daha önce bunun konusu bile açılmamıştı. Şimdiyse ona karım demeye alışıyordum. Aslında buna alışan kişi sadece ben değildim. Annem ve babam da öyleydi.

Artık onun etrafında daha rahat olmaya başlamışlardı. Katharine de onların etrafında elbette. Babamın yanında olmasa bile, annemin yanında bana rahatça sokulup, sırnaşabiliyordu. Babamla araları önceden çok iyi olduğu için ve bunu ondan sakladığı için hâlâ mahçup hissediyordu.

Ama bunun da zamanla yok olduğunu hissediyorum. Babam artık yavaş yavaş normal davranmaya başlıyor. Sözlü bir şekilde söylememiş olsa bile, biliyordum. Katharina'yı da, beni de çoktan affetmişti.

Derin bir nefes alıp, kucağımdaki bilgisayarımı kapattım. Onu kenara bırakırken oturduğum yerden kalkıp, bahçeye çıktım. Hava bugün çok güzeldi. Yakında ramazan gelecekti. Artık ramazan yaz aylarına denk gelmiyordu. Bu sene ilk bahara denk geliyordu. Sıcakta oruç tutmak zor olsa bile, ramazanın yazda olması çok sevdiğim bir şeydi.

Sanki ramazan her zaman yaz aylarında olmalıymış gibi geliyordu. Oraya ait, o zamanlara mahsus.

Gözlerim bahçede gezerken Ece'yi gördüm. Bahçedeki masada oturmuş, bilgisarıyla uğraşıyordu. Kapıyı açıp, dışarı çıktım. Madem artık evli olduğumu biliyordu, Katharine'ya da yavşamazdı. Bu yüzden artık onunla konuşurken sinirlerimin bozulmasına gerek yok canım.

Benim adım seslerimi duyduğunda arkadaşını döndü. Kulağına taktığı koca kulaklıkları indirerek, "Oo, Miss secret buraya gelir miydi?" diye sordu.

Ona gözlerimi devirerek karşısına oturdum. Bilgisayarı kapatmasa da, kulağındaki kulaklığı çıkarıp, bilgisayarın üzerine bıraktı.

Ellerini masanın üzerinde birleştirirken, "Ee, sizi ne attı buraya?" diye sordu.

Omuz silkerek, "Canım sıkıldı. Öylesine geldim." diye cevap verdim. Evet, durum tam da buydu. Katharine ağabeyi ile görüşmeye gitmişti. Ayaz ve Öykü her zamanki gibi gezip, tozmalardaydı. O yüzden evde sıkılıyordum.

Bunu duyan Ece gülerek, "Tatlım, sen bana sinir olmuyor muydun ya?" diye sordu.

Sakin bir şekilde, "Öncedendi o canım, artık olmuyorum." diye karşılık verdim.

Elini çenesinin üzerine yerleştirip, hafifçe okşarken, "Karına yanaşmam sinirini bozuyordu, değil mi?" diye sordu gülerek.

Ona tekrar gözlerimi devirip, "E herhalde, karım o benim." diye cevap verdim.

Bunları dedim ya, artık imkansız diye bir şeye inanmıyorum. Ben diyorum bunu ya ben. Hem de hiç çekinip, garipsemeden. Ayrıca neden çekinip, garipseyeyim? Karım o benim. Yalan mı söyleyeyim?

Yabancı gelin | [G×G]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin