Cenazeden çıkıp eve gittiğimizde üstüme bir ağırlık çöktü. Galiba iki gündür uyumadığım içindi. Anneme dönüp baktım, onun benden farkı yoktu; o da çok ağlamış ve çok üzülmüştü. Gece çökmek üzereydi.
"Anne, ben odamdayım," dedim pürüzlü çıkan sesimle.
"Tamam kızım, git yat sen,"
Odamın kapısını açar açmaz burnuma pis bir koku geldi. Sanki ölü kokusu gibiydi. Elimle burnumu kapatıp pencereye yöneldim. "Bu nasıl bir koku böyle?" diye mırıldandım. Pencereyi açtığımda temiz hava içeri doldu. Hava biraz rüzgârlı olduğu için perde uçuşuyordu.
Pencereyi açık bırakıp yatağa yöneldim. Genelde karanlık olmadan uyku tutmazdı beni ama son günlerde gördüğüm kâbuslar yüzünden ışığı açık bırakıp kendimi uykunun kollarına bıraktım.
---
Baba, annem ne zaman geri gelecek?
Annen en yakın zamanda gelecek kızım.
Ben şimdi gelsin istiyorum baba.
Ben de çok istiyorum kızım, hadi gidip anneni alalım.
"Hayır!"
Nefes nefese kalarak yatağımdan fırladım. Bu sefer sadece sesler vardı, görüntü yoktu. Elimi hızlı atan kalbimin üstüne koyup besmele çektim.
"Bismillahirrahmanirrahim. Sen büyüksün, yarabbim. Ya Resulallah."
Tam yataktan kalkacağım sırada ışığımın kapalı olduğunu fark ettim.
"Ben ışığı açık bırakmıştım ama," diye mırıldandım. Annem kapatmıştır diye düşünüp ayağa kalktım.
Oda zifiri karanlık olduğu için ellerimi uzatıp komidinin üstündeki telefonumu aramaya başladım. Uzun uğraşlar sonucu telefonumu buldum. Saat üçe geliyordu.
Odamın ışığını açmaya çalıştığımda elektriklerin gittiğini fark ettim. "Hay ben böyle işin..." diye söylenerek telefonumun flaşıyla mutfağa yöneldim.
Kendime bir bardak su doldurup tam içecekken mutfağın kapısı sert bir şekilde kapandı. Çığlık atıp elimdeki su bardağını ve telefonu yere düşürdüm.
"A-Anne, sen misin?" Ses yoktu.
"Baba?" Yine ses yoktu.
Titreyerek yere eğilip düşen telefonumu aldım. Neyse ki ayağımın yanına düşmüştü.
Telefonun ışığını mutfak kapısına tuttuğumda birinin bana sırıttığını gördüm. Çok korkuyordum, bağırmak istiyordum ama yapamıyordum. Ona korkakça bakarken birden yanıma gelmesiyle çığlık atıp yere düştüm.
Hiçbir şey demeden bana doğru eğildi. Telefonu kafasına atıp düştüğüm yerden hızlıca kalkıp annemlerin odasına koştum.
Kapıya ardı ardına vurup, "Anne!" diye bağırdım. "Baba! Anne, kapıyı aç, çok korkuyorum! Yalvarırım, kapıyı açın, evde biri var!"
Ne kadar çok bağırsam da kapıyı açmadılar. Ağlayarak odama koşup odamın kapısını kilitledim.
Kapının yanındaki düğmeye basıp ışıkları açmaya çalıştım. Işığın açılmasıyla yerde kanlar içinde yatan bir beden görmemle donup kaldım.
Odamın her yeri kanla kaplıydı. Titrek adımlarla yerde yatan kişiye doğru ilerledim. Aramızda beş adım mesafe kalmıştı ki yerde yatan bedenin babam olduğunu gördüm.
"Ba-baba?"
Ses vermedi, hareketsiz bir şekilde yatıyordu. Aramızdaki mesafeyi kapatıp babamın yanına koştum.
Dizlerimin üstüne oturduğumda yatağın diğer kısmında bir cansız beden daha gördüm ve nefes alamadım.
"Anne!" diye bağırıp oturduğum yerden kalkıp annemin yanına koştum. Hiçbir şey diyemiyordum, sadece ağlıyordum.
Ne kadar uzun süre annemin cansız bedeninin yanında ağladığımı bilmiyorum. Odamdan sesler geliyordu ama aldırış etmiyordum çünkü artık korkmuyordum. Hiçbir şey hissetmiyordum; ailemi kaybetmiştim.
Omzuma bir elin değmesiyle yavaşça kafamı çevirip kim olduğuna baktım. Simsiyah gözleri, özenle taranmış saçları, sivri çene yapısı ve sert yüz hatları olan biriydi. Ona hissiz gözlerle bakıyordum.
Omuzlarımdan tutup beni ayağa kaldırdı. Bir süre gözlerime bakıp gözyaşlarımı sildi. Hiçbir şekilde ona engel olmuyordum.
"Eğer beni ilk başta kabul etseydin bunların hiçbiri olmazdı, sevgilim."
"Sen mi yaptın?"
"Kızımız seni özledi."
"Sen mi yaptın!" diye bağırıp omuzlarından ittim.
"Eğer bana ait olmazsan sana ait olan her şeyi alırım, sevgilim."
"Neden ben?" dedim hâlâ ona vurarak. Tam elimi kaldırıp ona tokat atacağım sırada elimi havada tutup, boğazıma yapışarak beni duvara itmişti.
"Beni çağıran sizsiniz," diye tısladı.
Nefes almakta zorlanıyordum. Onu ne kadar itmeye çalışsam da gücüm yetmiyordu. Gözlerim kararmaya başlamıştı. O bunu fark etmiş olacak ki boğazımı bırakmadan beni duvardan çekip sert bir şekilde kafamı duvara vurarak bıraktı.
"Bu sana ilk ve son uyarım, sevgilim. Sakın bir daha bunu yapmaya kalkma."
O hâlâ konuşurken boğazımı tutup öksürüyordum. Bakışlarım onu bulduğunda bana çatık kaşlarla bakıyordu.
"Ki-kim çağırdı se-seni?" diye öksürerek sordum.
"Sen çağırdın, sevgilim. Unuttun mu?"
Hâlâ ona anlamayan gözlerle bakıyordum. Ben nasıl çağırmış olabilirdim ki?
"Beş ay önce dolunayda âyin yapıp çağırdınız beni, tam bu odada. Ve biliyor musun, senin sayende hapis kaldığım yerden kurtuldum. Eğer o gün beni çağırmasaydınız idam edilecektim ama senin sayende güçlerimi geri alıp benden kurtulmak isteyen herkesi helak ettim, sevgilim."
"Ama o gün dört kız buradaydık. Neden ben?" dedim. Evet, aklıma bir tek bu takılmıştı. O kadar kızın içinde neden beni seçmişti?
"İlk gördüğüm kişi sendin. Seni gördüğüm ilk an aşık olmuştum ve o gün sadece senin ismin bahsedildi âyinde. Sadece senin adın geçti."
Yani bunların hepsi bizim eğlence amaçlı yaptığımız şey yüzünden mi olmuştu?
"Ah sevgilim, bu kadar yeter artık. Gitme zamanımız geldi," demesiyle bakışlarımı ona çevirdim.
"Ne-nereye?"
Bana cevap vermeyip üstüme doğru yürümeye başladı. Oturduğum yerden geriye doğru gitmeye çalışıyordum. Bana çatık kaşlarla bakıp hızla yanıma geldi ve bana doğru uzandı.
"Benden hâlâ korkuyor musun, sevgilim?"
Ona cevap vermeyip sadece gözlerinin içine bakıyordum. Evet, korkuyordum hem de deli gibi. Tam kollarını uzatıp beni kucağına alacağı sırada birinin ona vurmasıyla savrulup duvara yapışması bir oldu.
Gene bennnn ayy bu bölüm çok mu uzun oldu umarım beğenirsiniz ya neyse iyi okumalar sevgili okurlarım hepinizi çok seviyorum iyiki varsınız kumrularımmm 🫶😽
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİNİN AŞKI
ParanormaalAlt tarafı kızlarla bir gece yarısı buluşup eğlence amaçlı bir âyin yapıcaz en fazla ne olabilir ki? "Sen bir tek bana aitsin kız çocuğu bir tek bana" "Sen bana haramsın" dedim titrek bir sesle "Sen bana adaksın kız çocuğu" +18 şiddet, küfür, kan...