Önümde kanlar içinde yatan alfaya baktım.
Alfalar sanki yeterince avantaja sahip değilmiş gibi bir de üzerine hemen iyileşebilme yeteneğine de sahipti. Bu alfanın basit yaraları bir kaç dakikaya iyileşirdi ancak bu süreçte Berat denen adam gelebilirdi.
Hızlıca yanına ilerledim, "Hey, uyanık mısın?" Yüzünü tam göremiyordum çünkü kanla kaplıydı ancak gözleri hafifçe aralandığında bilinci kayıp duruyordu.
"Birini çağırmam gerek, seni kurtaracak biri." Diye açıklamaya çalıştım.
Merkezden uzaktık ve ambulans çağırırsam muhtemelen Berat denen adamdan daha geç gelebilirlerdi.
"Hey, bana bak." Odaksız bakışlarını bana çevirdi. "Seni doktora götürebilecek birinin adını söyle."
Bana bakarken gözleri kapanıyordu ama dudakları kıpırdadı. Kulaklarımı hızla dudaklarına yaklaştırdım, "Ne?"
"Karan." Dediğini duydum. Çok boğuktu sesi ama anlamıştım.
Hızla ellerimi üzerinde gezdirdim. Telefonunu cebinde bulduğumda şansım yaver gitmişti. Ancak karşılaştığım şifreyle kalakaldım.
"Siktir." Şifreyi sormak için ona dönsem de bayılmıştı çoktan. Son çare ellerinden birini tuttum parmağını okutmak için ama hissettiğim ısıyla geriye doğru kaçtım.
Nefes nefese elime bakarken kalbim o kadar hızlı atıyordu ki, kalp krizi geçirmekten korktum. Çünkü elimde beliren izlere bakılırsa bu gece hayatımın en felaket gecesiydi.
Ruh eşimi bulmuştum.
Efsaneler kimi zaman çok gerçek dışı olurdu ama bu dünyada ruh eşi ne kadar uçuk bir efsaneymiş gibi gelse de nadir olarak gerçekleşiyordu. Ve bu tam da bu gece beni bulmuştu.
Parmak uçlarımda beliren desenler ve kalbimde hissettiğim sızı onun inlemesiyle durdu. Dönüp baktığımda kırmızı alfa gözleriyle göz göze geldiğimde istemsizce yutkundum. Bitik görünüyordu ve her an bayılabilirdi ama anlaşılan alfası beni görmek için gücünü kullanmıştı.
Sessizce birbirimize baktık. Omegam alfası olması konusunda epey mutluydu ancak yaraları konusunda endişeliydi. Yine de bunların yanında anlamsız seviyede korkuyordu ondan.
Kendime gelmek zor olsa da başardım, yanına geldim ve parmak uçlarından birini okutarak telefonunu açabildim.
Gözüme takılan işarete daldı gözlerim. Benim parmak uçlarımda onunsa bilek kısmında belirmişti izler çünkü ten tene temas eden ilk yerde oluşuyordu.
Telefonu açıp rehbere girdim. Elim titriyordu ve yaşananların ağırlığı beni fena yormuştu.
Karan ismini bulup üzerine tıkladığımda alfanın gözleri çoktan kapanmıştı.
"Alo, efendim nerdesiniz?" Endişeli sesi duyduğumda boğazımı temizleme ihtiyacı hissettim.
"Telefonun sahibi yaralı." Dedim olabildiğince ciddi bir şekilde. "Bademlidere Parkı'ndan yarım saat uzakta, izbe büyük bahçeli bir evin önündeyiz. Hemen gelmeniz gerek yoksa Berat ve adamları onu almak için gelecek ve ben bunu engelleyemem."
Açıkça durumu anlattığımda karşı tarafın şaşkınlıkla duraksadığını gördüm.
"Sen kimsin?" Dese de cevap vermedim bu soruya. Tehlikeli alfalardan uzak durmak en iyisiydi. Başımda yeterince problem vardı.
"Konumu atıp onu bahçeli eve taşıyacağım, onu iç duvarın önünde bulabilirsiniz. Elimden geleni yaptım." Diyerek son bilgilendirmeyi yapıp telefonu kapattım.
Gözlerim alfaya kaydığında onu nasıl taşıyabileceğimi düşünüyordum çünkü imkansız gibi. İki katım vardı ve kesinlikle saf kas yığınıydı. Baygın olması da cabasıydı.
"Nolur bu gece artık bitsin." Diye mırıldandım ayağa kalkarken.
Her şey öylesine rüya gibi geliyordu ki tepki bile veremiyordum. Sadece buradan gitmek ve yatağıma yatmak istiyordum.
Karan denen adama konum attım. Ayaklarından tuttuğum bedeni de tüm gücümle yerde sürükleyerek bahçeye taşımaya başladım.
Ruh eşi durumundan hiç hoşlanmamıştım. Bana sahibimmiş gibi davranacak bir alfa kocaya ihtiyacım yoktu, alfalardan nefret ediyordum ve bir gün evlenmek istersem bunun beta olacağını düşünmüştüm bile. Oysa bu baygın adam hem hayatımı hem de planlarımı alt üst etmişti.
Ona dakikalar boyu zorlanarak da olsa sürükledim ve duvarın dibine bıraktım. Telefonunu da cebine koyarken son kez göz gezdirdim. İyileşmeye başlıyor gibi görünüyordu.
"Elimden geleni yaptım." Dedim baygın bedene beni duymasa da. Terli ve ağırlığından dolayı nefes nefese duruyordum.
"Ruh eşi olmamızın bir önemi yok, bir alfa istemiyorum. Umarım bu iyiliğim yüzünden başıma bela almamışımdır. Eğer beni zorlarsan videoyu sana şantaj yapmak için kullanırım."
Aslında kendimce bu işlerden kurtulmak için plan yapıyordum.
"Sadece minnettar ol ve yoluna bak." Son sözlerim bunlar oldu. Baygın olsa bile önemli değildi ben sözümü söylemiştim.
Arkamda belki de kırk yılda bir denk düşme ihtimalimiz olan ruh eşimi bırakarak kendi yoluma vardım.
Geri kalan her şey onların meselesiydi.
Evett bundan sonra olaylar başlıyor gibi
Eymen için ne düşünüyorsunuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanıt| gay
FantasyEymen hayatının en berbat gecesini yaşadığı günün sonunda kurtardığı adamın alfası olacağını düşünmemişti.