24

1.5K 211 26
                                    

Eymen

Orada, denizin ortasında bizi ay ışığı aydınlatırken öyle bir öptü ki beni, öyle sıkı kavradı ki beni, konuşmadan sadece öpüşüyle sözünü tuttu.

Bunun rüya olamayacak kadar gerçek olduğunu hissettirdi.

Omuzlarındaki ellerim sıklaşırken zaten çoktan birbirine yaslanan göğüslerimiz sanki bir engelmiş gibi daha sıkı bastırıyordum onu kendime. Ruhum onunla karışmak istiyordu sanki.

Öpücük sakindi, dalgaların zarifçe sallandırmasıyla dans ediyormuşuz gibiydi. Ancak saniyeler sonra benim alt dudağımı kavrayan dudakları ağzımda tatlı bir iz bırakmaya başladı. Üst dudağını kendi dudaklarımın arasına hapsettiğimde bir kıvılcım gibiydi hislerimiz. Büyük bir alevi başlatacağı belliydi.

Ama en başında olması gerektiği gibi sakindi her şey. Yavaşça sadece dudaklarının yumuşak dokusunu hissettim kendi ıslak dudaklarımda. Aralarda soluklanacak kadar yavaştık ama tadını çıkardığımız belliydi.

İlk hamleyi o yaptı, yavaşça dilini ağzımın içine soktu. Hissettiğim kıvılcım önce kalbime ardından kasıklarıma vurduğunda yumuşak bir sesle inledim.

Ruh eşinin teması her şeyden çok zevk veren ama bunun yanında tamamlanmış hissettiren bir şeydi.

Kendimi diğer yarımı kendime ait kılmış gibi hissediyordum. Bu yüzden bu hissin tadını çıkarmak için ağzımdaki dili emdim. Aynı şeyi o da hissetmiş olacak ki benim aksime boğazından gelen derin bir sesle inlemişti.

Gittikçe hızlandırdık hızımızı. Artık ağzımızın her köşesini keşfetmiş olduğumuzdan daha hırslıydık.

Çeneme kadar ıslatan öpücüğü içimi kıpır kıpır yapıyordu. Nefesim kesiliyordu ama ayrılmak söz konusu bile değildi.

Dakikalarca öpüştük, belimdeki eli oraya aitmiş gibi kopmadı oradan ve benim elim omuzlarını kendine yuva edindi.

İçimdeki her sıkıntı eriyip gitti ve dudaklarımın arasından bir soluk olarak çıkıp gitti.

Uzaklaştık birbirimizden nefes alma ihtihacıyla ama tam anlamıyla bir uzaklaşma değildi bu. Alınlarımız birbirine yaslıyken nasıl mümkün olabilirdi ki mesafe?

"Omegam," diye mırıldandı içimi kıpır kıpır yaparken. "Ruh eşim, sevgilim, biriciğim..."

Nasıl bu kadar kalbimi çarptırabilirdi ki bu sözler? Defalarca televizyondan ve çevremden duyup yüzümü buruşturduğum bu hitap şekilleri nasıl şimdi beni mutluluktan bayıltacakmış gibi hissettirebilirdi?

"Sana göstereceğim," gözleri tam da gözlerimin içine bakarken yemin eder gibiydi. "Sana nasıl aşık olduğumu, seni ne kadar istediğimi, beni o geceden beri ne kadar delirttiğini, hepsini göstereceğim sana."

Yutkundum, şok ve heyecan karışımı kaybolmuş bir ifadeyle baktım ona. Bu an o kadar duygu yüklüydü ki zihnime asla unutulmamak üzere kazınmıştı.

"Ali." Diye mırıldandım ama gözlerim aynı saniye dolduğunda bunun mutluluktan olduğunu biliyordum.

"Ben seni seviyorum."

Sözler ağzımdan çıkar çıkmaz ona ulaştı. Gözleri irileşti ve yanlış duyduğunu düşündü ama gerçeği anlayınca gözlerinde sevgi parıltıları belirdi.

Benim için var olan ve bana ait olan sevgisinin parıltılarıydı bunlar.

Saniyeler sonra utangaç bir şekilde kavradım dudaklarını bu sefer. Şaşkınlığı atlatmış yüzünde benimkiyle aynı olan gülümsemeyle öpüşüme karşılık verdi.

Birbirimizi mutluluk tebessümümüzden öptük o an sanki öptükçe daha da mutlu oluyorduk.

O gece ona söylemediğim bir sırrım vardı aklımda; o bilmese de benim hem ilk aşkım, hem ilk sevgilim, hem ilk öpücüğümün sahibi hem de ilk ruh eşimdi.

Artık bu sırrı siz, ben ve Eymen biliyoruz

Asaf'a söylemek yok🤭

Kanıt| gayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin