6

2.3K 323 25
                                    

Ali Asaf

Beynimi körelten türden bir çeşit bağlanma hissine hapsedilmiştim. Uydurma efsanelerin sahte tarihine gömüldüğünü düşündüğüm ruh eşi düğümü tozların içinden çıkıp kaderime girmişti. Düğüm mantığıma çelme takıp kalbimde kördüğümleşmişti sanki.

Ruh eşi...

Hayatım boyunca çabalamak zorunda kalmış, alfalara doğuştan yüklenen zorluklara göğüs germeye alışmıştım. Kariyerimdeki yükseliş hızlıydı ve irademle paralel ilerliyordu. Beni hiçbir şey sarsamaz sanıyordum.

O geceye kadar.

Berat ile ben yükselişe geçtiğim dönemde rakip ilan edilmiştik. O babasının şirketinde genel müdürlük yapıyor ve onun yerini almaya çalışıyordu. Babasıysa daha ilk karşılaşmamızda bana kaybetmişti. Hırslı birisi olduğundan oğlunu da hırsla ve nefretle doldurmuş, bizi karşı karşıya getirmişti. Ancak ne o ne de oğlu bana karşı tek bir zafer kazanamamıştı.

En sonunda Berat kirli oynamaya karar vermiş, çalışanını öldürüp benim saç telimi olay yerine bırakarak üzerime yıkmaya çalışmıştı. Normal gecelerin birinde karşıma çıkan dört alfa, gittiğim barda verilen ilaçlı içkiden yararlanarak beni devirmiş, yarı baygın bırakmıştı.

Amaçlarının ne olduğunu bilmesem de o ilacın etkisi geçmeden hatırladığım bazı şeyler vardı.

Yanıma gelen bir beden.

Çat pat hatırladığım kalın ya da ince olmaktan uzak olan ses, "Hey, uyanık mısın?" Diye sorduğunda gözlerimi açmaya bile halim yoktu ama onun giden alfalardan biri olmadığını biliyordum.

Benim gibi alfaların daha sert, burun yakan kokuları olurdu. Benim feromonlarım bana söylendiği kadarıyla tarçın-kahve kokuyordu. Etrafımda kokusuz betalar ve alfalar olmasına alışıktım.

Ama o gece aldığım koku sert olmaktan uzakta tatlıydı. Yabani böğürtlen-vanilyalı süt gibi bir kokusu vardı. Vanilyalı süt kokusu dişlerimi kamaştıracak kadar tatlıydı ancak arkadan vuran yabani böğürtlen kokusu biraz sertti.

"Birini çağırmam gerek, seni kurtaracak biri." Sözlerini algılamam güç olsa da alfamın başı biraz daha aklındaydı bu yüzden kelimeler bir anlam kazanıyordu geçte olsa. Zor da olsa gözlerimi açabildim.

"Hey, bana bak." Odaksız bakışlarımı ona çevirdim çünkü kim olduğunu merak ediyordum. "Seni doktora götürebilecek birinin adını söyle."

Ona bakarken gözlerim kapanıyordu ama dudaklarımı zor da olsa kıpırdattım. Duyabildi mi bilmesem de güvendiğim tek insanın adını söyledim. Ancak duymamış olacakk ki kulaklarını hızla dudaklarına yaklaştırıp, "Ne?" Diye sordu. Kalp atışlarımın hızlandığını o anda bile fark etmiştim.

"Karan." Diye tekrar ettim duyması için, aklım gittikçe gidiyordu başımdan. Ansızın karşıma gelen kurtarıcı meleğim sayesinde bayılmaktan korkmuyordum çünkü beni kurtarmaya çalıştığı belliydi.

Hızla ellerini üzerimde gezdirdi. Bir garipleşen vücudum onun dokunduğu yerlerle daha da uyuştu sanki. Bir şeyler arayan endişeli elleri en sonunda cebimden telefonumu aldı.

Gözlerimi açmak için elimden gelen eforu sarf etsem de çok zordu. Ne tür bir ilaç verildiğini bile bilmiyordum.

Düşüncelerimi birarada tutmaya çalışırken ellerimden birini tuttu kurtarıcı meleğim.

Ancak vücuduma dokunuşundan yayılan elektriklenme neredeyse acı vericiydi. Eğer o an ayakta ve sağlam durabilseydim bile bu dizlerimin bağını çözerdi.

Kanıt| gayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin