Gönülde yeri bâki olan dostluklar, Dilden çıkan zehirli sözlerin esiri oldu, şimdi; kurtarılmak için bir çift tatlı söz gerek...
SAMİİREX****
-Doğu kılıç Aslan'dan-
Albayın endişeli sesi ile yüreğime düşen sızı, bu zamana kadar bir çok ana babanın yüreğine de düştü. kaç çocuk yetim kaldı, kaç eş sevdasını mahşere sakladı... Bir anne çocuğunu ütülü kıyafetleri ile sarıp sarmalayıp uğurlarken, belki akşama kana bulanmış kıyafetlerini kucaklayacaktı. O anne yine de her sabah kalkıp o ütüyü yaptı. Evladını sevmediği için mi ? kınalı kuzusunu gözden çıkardığı için mi ? hayır! biz öyle analara vatan yürekli analar diyoruz. Yurduna duyduğu sevgi saygı ile yiğidine duyduğu güveni harmanlayıp emanet ediyor vatanına, kınalı kuzusunu. Bir gün şahadet haberini alırsa da vatan sağolsun diyor, Belki de haykırmak istiyor, feryat figan ağlamak, kendini yerden yere çarpmak istiyor bilmiyoruz.O vatan yürekli ana, tüm sessiz figanlarını içinde biriktirip , başı dik ve onurla, VATAN SAĞOLSUN diyor. Türk'ün, Türk askerinin vatan sevgisini kimse sorgulayamaz... Vatan uğruna her bir Türk canın son damlasına kadar koyar ortaya.
Vatan sana canım feda...
Bizler ise bir gün ölmek için ederiz yeminlerimizi, bugün veya yarın meçhul, ölümümüz meçhul bir mutluluktan ibaret olacak...
Beynimde sürekli olarak albayın dedikleri dönüyor. Askeriyeye gelene kadar da susmadı.
" uzaklaştırma iptal. Hemen görev başına, Kırmızı kod uyarısı."Kırmızı kod.
Birilerinin başı belada...
Birileri esir alınmış...
Birileri yaralı...Beni cezadan muaf edecek kadar önemliyse; kim ? Veyahut hangi tim...
İçimden düşünceleri siktir etmek geliyor, ama yapamıyorum!
Bu tim mavi kartallar mıydı? Benim yokluğumda bu kadar çabuk göreve gidemezler değil mi? Üstelik 2 aylık görevden yeni dönünce 1 ay görev olmaz ki!
Gülce için aldığım kitap elimde sıkmaktan, bir hal olmuş durumda yırtılmak üzere, onu ceketimin cebine koyup taksiden iniyorum...
Ayaklarım geri gitmek istiyor adımlarımı zoraki askeriyeye çeviriyorum. Duyacaklarımın korkusu ile albayın kapısının önüne geliyorum çoktan. Tam kapıyı çalacakken, nöbetçi askerden harekat merkezinde olduğunu öğreniyorum.Sakin ol Kılıç Sakin ol, bir mavi kartallar yok ya. Belki yavuz üsteğmenin timi. Belki bambaşka bir çağrı.
Soğukkanlı ol.
Harekat merkezinin önü sessiz, bana gelen çağrı time gelmemiş demek ki diye geçiriyorum içimden. Time gelse her zaman ki gibi çoktan burada toplanıp benim gelmemi beklerlerdi. Cenk'in soğuk esprisi ile karşılanırdım. Aksini düşünmek istemiyorum...
Düşünmek ölüm demek unutma kılıç...
Kapıyı çaldım, içeriden gelen komutla kapıyı açıp içeriye girdim. Karşımda duran albay ve yüzbaşıya selam verip yerime oturdum.
" Gel üsteğmenim bizde seni bekliyorduk." Dedi ben ise etrafta birşey arıyorum herhangi bir şey. Timime dair en ufak bir görüntü. Anlamsızca bakıyorum etrafa. Önümde dosya yok, ekranda görüntü yok, mavi kartallarım yok. Endişe etrafımda kol gezmeye başlıyor.
Birinin boğaz temizlemesi ile dikkatimi ondan yana çeviriyorum. General. Beni bir ay boyunca açığa alan general. Koca general bile gözümde yok şuan. Sen koca askeriyeye yönet ama bu kadar vasıfsız ol, orada da bir tezatlık var.
Bakışlarım tekrar albayı buluyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖKSÖKÖ
General FictionMinicik bedenlerinde sevgiyi nereye kadar götürebilirler.... "taa ki 15 yıl sonra o kara günde karşılaşıncaya dek..." -Gülce şahin -Doğu Kılıç Aslan