🤍 Merhaba, sevgili öksökö okuyucularım. Malum bir haftayı geride bıraktık. Bölüm günlerimiz geçti bölüm yükleyemedim. Sizler giremediniz. Büyük bir çoğunluk hala giriş yapamıyor. Lakin umudunuzu kaybetmeyin. Biz istediğimiz sürece her şey olabilir. Sizinle bu süreçte haberleşmek ve bölüm günlerini, doğu ve gülceye dair arada sizi mutlu edecek editleri görebileceğiniz bir instagram sayfası oluşturdum. @samiirex16 kullanıcı adı ile instagramda sizi bekliyor olacağım...
Olurda wattpate erişim tamamen giderse sizlere oradan kitapla ilgili bilgiler verebilirim...
🤍Bölüme gelecek olursak, aslında başlı başına bölüm sayılamayacak kadar kısa bir bölüm oldu. Aranızdan hala bölümleri takip edip, heyecanla bekleyenleri bekletmek istemedim.
İyi okumalar dilerim.****
Ölüm bin kez kapımızı çalsa, bu vatan uğruna bin kez canımızı veririz. Lakin bazı canlar var ki birine bir kez verilir ve geri gelmez...
SAMİİREX****
-Doğu Kılıç Aslan'dan-
Ölü ozanlar, ruhsuz bedenler, çürümeye yüz tutmuş cesetler. Sizin aşinası olduğunuz hangisi? bizim ki, ruhsuz bedenler. İnsana en çok yakışan sıfatta bu değil midir? Bazen yaşamaya değer tek bir anı olmuyor insanın, işte bu anlardan geriye ruhsuz bedenler kalıyor...
Karşımda duran mizgine baktım, hislerim beni bile delirtti. Onun yerinde Gülce de olabilirdi ve biliyorum, bendeki bu vatan sevdası ile gülce sevdası ölesiye kapışırken muhtemel son kaçınılmaz olacak.
İçimdeki deli kanın öfkesini güneşim bile dindiremiyorken, her şeye hazır olmalıyız...
Umut ederim ki, sadece bekleyen o olsun, ben onun acısıyla kavrulmayayım bu cehennemde.
Umut, şuan istediğim gibi küçük bir umut... Umudum kendime değil, benim hiç bir umudum kendime olmadı zaten...
Gülce yanımda ki varlığını burnuma dolan kokusuyla hatırlattı bana. Ona döndüğümde elimi sıkıca tutmasının aksine gözleri beni görmüyordu. Bakışları, Karşımızda yara bere içinde duran mizgin ve cenkteydi. İkisi de berbat görünüyor fakat görünüşün tersi olan bakışları, öfke dolu, hüzün dolu ve hepimizin yüreğinde kara delik gibi ket vurmuş korku doluydu.
Aramızdaki mesafeyi adımlarımız değil korkularımızın ortak oluşu kapattı. Selam vererek hazır ola geçtiler.
Şu halde bile manasız bir saygı içinde olan timim. Benim Onlara karşı bir kez daha başımı eğmeme sebep oluyor...
"Rahat olun" dedim gözlerim onların yaralarını yoklarken. " Zafer abi nasıl? Bir haber var mı? " cenke bakmaya devam ederek, zira mizgin sorularımı cevaplayacak kadar aramızda değildi. Karşıdaki beton duvara odaklanmış bakışları, ruhunun burada olmadığına işaretti.
Aslında o duvara bakmak yerine o duvar olabilsek; sevmesek, Sevilmeyi beklemesek şuan bu halde olmazdı. Bizim gibi askerlerin sevmeye hakkı yok, sevilmeye hiç yok. Yoksa işte böyle beton duvardan medet umarız.
Güneşimin burnuma dolan kokusu bir kez daha düşündüklerimle beni tezatlık içine sürükledi...
" Ameliyatta komutanım, başka bir bilgimiz yok." Dedi cenk başını yerden kaldırmadan. Ben ise Başımı sallamakla yetindim, muhtelemen görmedi bile.
" Başını dik tut, yere değil gözüme bak."
" komutanım." Dedi Sözümü ikileteceğinden ve kendini haksız göreceğinden eminim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖKSÖKÖ
General FictionMinicik bedenlerinde sevgiyi nereye kadar götürebilirler.... "taa ki 15 yıl sonra o kara günde karşılaşıncaya dek..." -Gülce şahin -Doğu Kılıç Aslan