Tarihini kan dökerek yazmış bir milletin askerleriyiz biz.
Gökteki kartal, yerdeki Bozkurtuz. Karşımıza geçen iki üç hayduta mı pabuç bırakacağız?
Biz ki! Atalarının kudretinden beslenen Mavi kartallarız...
SAMİİREX****
-Doğu Kılıç Aslan'dan-
Korktum, çok korktum. Fakat bir saniye bile gaflete düşmedim. Asla tereddüt etmedim. Korkum ise en ufak bir zarar görmeleriydi. Benim ne kadar canımsalar ayrıca birer ananın da evladı onlar. Zira hepsinin Sofrasından yemek yemişliğim var, al bayrakla gidemem kapılarına... Biliyorum ki, bir asker yetiştirmekle kalmadım, ben çift başlı kartallar yetiştirdim. Silah yoksa bıçak oda yoksa bilek gücü, yumruk ona da mecali yoksa takdir Allah'tandır.
Onlara her ne kadar güvensem de, kaf dağının eteklerinden umut kalkıp bana gelene kadar bir öldüm bin dirildim. Birinin bebeği yeni dünyaya gelmişken, birilerinin yaşanacak aşkı, birilerini bekleyen ailesi varken o umut bana yetişemezdi de. Albaydan gelen telefonların Azrailin elçisi niteliğinde olduğunu yakında kanıtlayacağım size. Gülceyle beraber yasemin ablanın başındayken ondan gelen acil telefonla askeriyeye gittim. Gitmedim uçtum, ışınlandım demek daha doğru olur. Timden iz bulmuşlar. Bir dakika bile kaybetmeden koyuldum yola. Bana eşlik eden bir canım var, oda beni terk etmeye pek bir hevesli. Timi bulana kadar da kursağımda gezindi durdu.
Söz verdiği gibi yavuz ve timi bu görevde benimle beraber yola düştüler.Mavi kartalları bulma operasyonu.
Aslında bakacak olursak, biz gittiğimizde kartallarımdan kalanlar işi çoktan halletmişler, bize pek de bir ihtiyaç yokmuş, kendileri bize bir şekilde ulaşarak yerlerini öğrenmemizi sağladıkları yetmemiş gibi birde başlarındaki adamları paket yapıp bizi bekliyorlarmış. Yine dayanamayıp kendi başlarının çaresine bakmışlar anlayacağınız. Beklediğim, umduğum, korkularımın arkasındaki gölge de buydu işte. Kalpleri o kanı pompalamaya devam ettigi sürece, mavi kartallarda hep bir umut vardı.
Timimden kalanlar dedim.
Kursağımda ki canı paylaştığım kardeşim, şuan ellerimin altında can çekişiyordu. Korkusuz korkutum yine korkmayıp bombanın patlayacağını anladığı an kendini siper etmiş diğerlerinin önüne. En son ne şekilde ayrıldığımız aklıma düştükçe elimdeki tamponu daha sıkı bastırdım yaranın üstüne. Korkutu kanlar içinde gördüğüm anda hafızamdan şeritler halinde geçiyor ona yaptıklarım.
Onlarda mı sana etkili olmadı kardeşim? Hala kendinden başkasını düşünmekte ısrar ediyorsun. Biz senin fedakarlıklarına değmiyoruz, en azından ben hak etmiyorum. Onu kanlar içinde yatarken görmek, onları bulduğumda görmeyi beklediğim son sahneydi belki de. Zırhı vardır onun görünmez, daima ona güç veren ben öyle zannediyordum. O zırhın sevgi olabileceği, aramızdaki dostluk olabileceğini, yeni yeni idrak ediyorum...Korkut ötüp duran ambulansın içinde kendi kanında yıkanırken, hemen arkamızda ise acı acı bağıran bir ambulans daha vardı. Bu acının adı ise yeni doğmuş bebekti. Yeni doğum yapmış anne idi. Zafer abi bilinci yerinde olsa da korkuttan kalır yanı yok gibi görünüyordu.
Yine de yine de çok şükür Allah'ım.
2 yaralımız olsa da gerisi kanlı canlı karşımdaydı. Albay patlamayı ilk haber verdiğinde kafamda öyle senaryolar Kurdum ki, şuan ki hallerine sevinebilirim. Hatta ambulansın bu acı sesi bile hoşuma gidiyor olabilir.Deli değilim. Daha önce patlamada askerinin her bir uzvunu küllerin arasından toplamış bir komutanım sadece...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖKSÖKÖ
General FictionMinicik bedenlerinde sevgiyi nereye kadar götürebilirler.... "taa ki 15 yıl sonra o kara günde karşılaşıncaya dek..." -Gülce şahin -Doğu Kılıç Aslan