Ölümden kurtulmak için sonsuz bir mucizeye ihtiyaç duyarız, çünkü ölüm her şeyden daha cazip gelir. Bizi hayata bağlayan mucizeler ise bazen minik hissiyat bazen küçük bir kalp atışı olabilir...
SAMİİREX
****
-Gülce Şahin'den-
Rüya gibi geçen 2 günün ardından, yine mükemmel bir gün oluyordu. Öğretmenliğimin ilk günü, öğrenciler ve öğretmenlerle tanışma faslı olarak geçti dersem abartmış olmam. Gün boyu Öğrencilerimin meraklı bakışları ve sorularına maruz kaldım. Teneffüs aralarında ise aynı şekilde bu durum öğretmenler odasında da devam etti. Öğretmenlerin soruları, arkamdan yaptıkları dedikodu, ona rağmen kendimi 2. Kez bir yere bu kadar ait hissediyorum. İlkini soracak olursanız tereddüt dahi etmeden elbette Doğunun yanı derdim. Ona alışana kadar yüzüne karşı kılıç demeye devam etsem de yüreğimde küçük doğu olarak sevgisini işlemeye devam ediyor.
Ders bitiminde doğuya mesaj attığımda, geleceğini söyleyerek bir nevi içimdeki kelebekleri dansa davet etti. İçimde kanat çırpan kelebekleri dizginlemeye çalışırken çok geçmeden doğu yanıma gelmişti. Sabahkinin aksine durgun oluşu dikkatimi çekse de çok fazla oralı olmak istemedim. Görevinden uzaklaştırılmak doğu gibi görev aşkıyla yanan askerler için gurur kırıcı ve zor bir durum olsa gerek. Onun aksine benim neşeli halim durduramadığım çenem ile bir çok pot kırarak ve onun deyimi ile domates yanak olarak eve doğru ağır adımlarla ilerliyorduk. Sanki yol hiç bitmesin ister gibi ikimizde kaplumbağadan hallice yavaşlıkta ilerliyorduk. Bu anların benim için değeri o kadar mühim ki, yılların hatta onsuz aldığım her soluğun, onsuz geçen gecelerin sonunda ettiğim her duanın mükafatı gibi.Geç kavuşmak belki de bazı aşkları daha değerli kılmak adına, kaderin bizlere bir oyunuydu...
Anın tadını bozan ise sabahtan beri görmezden gelmekten bıktığım selin denen o kız oldu. Kendimi her ne kadar frenlesem de üstüne atlayıp o saçlarını yolup eline vermemek için kendimi zor tuttum. Doğu aralarında bir şey olmadığını söylese de ilk karşılaştığımızda doğuya karşı olan laubali tavırları asla aklımdan çıkmıyor. Selini yolamadıysak elimizde bir adet doğu var onu yolarız bizde. Yıllar sonra kavuşup da uğraştığımız kişilere bak. Arkadaşlarını saymıyorum bile. Doğu ise selin denen kızı yanımızdan gönderdikten sonra kırdığı pot ile canını sıkan meseleyi bana söylemek zorunda kaldı. Onların şokunu ve üzüntüsünü anlatamadan şuan doğuya gelen bir telefon sonucu doğunun koşar adım peşindeydim.
Beni de kendisi gibi bordo bere sanan bir adet üsteğmenin peşinden sürükleniyorum.
"Kılıç bir sakin ol nereye koşuyoruz böyle, arayan kimdi?" Dedim nefes nefese kalmış bir şekilde, koşarken konuşmak aptallıktı aslında nefesimi yorarak doğunun daha da mesafe açmasına neden oldum. Ona sesim anca gitmişti galiba, cevap vermeden arkasını dönüp baktığında oda mesafeyi çok bulmuş olacak ki geri geri koşmaya başladı. Yanıma geldiğinde ise elimden tutarak bu sefer gerçek mana da beni peşinden sürüklemeye başladı.
" Amca oluyorum gülce, amca. Biz bu günü çok bekledik." Dedi konuştuğunda anlamlı bir şeyler söyleyecek sanırken daha da kafamı Allak bullak etti.
"Anlamadım, kim doğuruyor? " koşmaktan kesik kesik çıkan sesimle ona bir soru yönelttim.
" Yasemin abla aradı zafer abinin eşi, Timimden. Hamileydi, sancılanmış zafer abiye de ulaşamayınca beni aramış. Az kaldı hadi koş. " Dedi. Dediklerini şuan nereye dört nala koştuğumuzu anlamıştım. Anlamıştım anlamasına ama ilk defa bir şeyi anlamış olmamayı diledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖKSÖKÖ
General FictionMinicik bedenlerinde sevgiyi nereye kadar götürebilirler.... "taa ki 15 yıl sonra o kara günde karşılaşıncaya dek..." -Gülce şahin -Doğu Kılıç Aslan