Giriş

2.2K 34 9
                                    


"Off anne ya... Saat daha dokuz bile olmamış, her sabah neden bu saate uyanmak zorunda bırakıldığımı 22 senedir anlamadım, kalan ömrümde de anlayabileceğimi san...

- Nefes al kızım, insan bir cümle içinde nasıl bu kadar söylenebilir? Hadi kalk, herkes seni bekliyor. Neriman teyzenlerle bahçede kahvaltı yapacağız.

İstemeyerek kalktım yataktan, gözümün gün ışığına alışmasını bekleyip daha sonra banyonun yolunu tuttum. Hızlıca elimi yüzümü yıkayıp pijamalarımla kahvaltıya insem abim çok kızar mı diye düşündükten sonra, gençliğimin baharında abimin kurbanı olmak istemediğimden dolaptan kolları bilekte, boyu da diz altında geniş bir elbise geçirdim üstüme. Efil efil essin canım, yeni uyanmış kızın maksimum bakımı bu kadar olur diyerek kendimi de avutup ikişer ikişer atlayarak indim merdivenleri.

- Günaydın küçük dünyamın kıymetli insanları ve Kamuran abi.

Bahçeyi saran küçük gülüşmelerin ve klasik 'bizim Dilan' bakışlarının eşliğinde oturup kahvaltımı yapmaya ve bir yandan da masada dönen muhabbeti dinlemeye başladım.

- Zeynep, ne yapacağım bu Kamuran'la bilmiyorum. Kimi bulsam istemiyor. Ben artık karışmayacağım, valla ne hali varsa görsün.

- Neriman, şimdiki gençler kendileri bulmak istiyor. Hiç kendini yorma boşuna, bak Fuat kendi buldu. Kamuran da bulur elbet.

Fuat benim müstakbel abim olur, 29 yaşında, çiçeği burnunda nişanlı. Elçin de canım yengem. Nasıl abimi sevmiş hiç anlamıyorum, fıstık gibi kız. Gönül işte, ota da... Neyse...
Kamuran, Neriman teyzemin oğlu, 27 yaşında. Kendisinden pek haz etmem ama kız kardeşi Hilal favori tanıdıklarımdan. İkisinin de Neriman teyzenin çocuğu olduğuna inanmak bana hep zor gelir.
"Umarım Kamuran evlatlıktır, amin."

Neriman teyze ve annem aslında öz kardeş değiller; yetimhanede büyümüş iki kardeşe aşık olmuş ve hayatları boyunca hiç ayrılmamışlar. Babam iki yıl önce vefat etti. Amcam maşallah hâlâ dalyan gibi. Amcamların ev ve bizim evin arka kapısı aynı bahçeye açılıyor. Kocaman bir ortak bahçemiz var. Bizim evin tarafında, camıma yakın tam on tane ağacım var. Benim için küçük bir orman. Yazları erikler olgunlaştıkça tırmanıp kimseyle paylaşmadan ağacın tepesinde bitiririm.

Ağzıma sıkıştırdığım peynirli ekmeği hızlıca yutup:
- Neriman teyzoş, üzülme, bak abimi bile alan oldu. Kamuran abiyi de elbet biri alır, dedim.

Kamuran ters ters bakıp 'Sen karışma fare, karnını doyur' deyince sinsice gülümseyip karnımı doyurmaya odaklandım.
Ayrıca sana da ne diyeceğimi bilmiyorum artık anne, düşme üstüme. Gencim, yakışıklıyım, bırak biraz hayatımı yaşayayım.
"Peh, pabucumun yakışıklısı" diye geçirdim içimden, kibarcık yakışıklıymış.

Neriman teyzem gardını almıştı ki, konuşmaya başlamadan Fuat abim girdi lafa:
- Kamuranla Dilan evde kaldılar, ben size diyeyim. Dilan zaten deli, kimse almaz onu. Kamuran da 'gencim' diye diye otuzuna dayandı.

Abimin lafları üzerine herkes gülmeye başladı, yemekler boğazıma dizildi. Çok komikler ya, canım ailem. (Hiçbirinizi öldürmek istemiyorum, özellikle Kamuran.)

- Ya, benim hepinizden akıllı olduğum gayet açık bir gerçek. Enerjik ve genç olduğum için kıskanıyorsunuz beni, diyip keyifle çayımı yudumlamaya başladım. Masadaki konuşmalardan kopup daldım.

Hilal Rize'de hukuk kazanmış ve gitmişti, ben kasabaya yakın bir üniversite yazmıştım, ailemden uzaklaşmak istemediğim için. Psikoloji ikinci sınıfı bitirmiştim. Hilal yaz okuluna kaldığı için bu yaz ayrı bir sıkıcı geçiyordu. Kamuranla çocukluğumuzdan gelen bir uyuşmazlığımız var. O, pantolonum kirlenmesin, ütüsü bozulmasın, aman kırışmasın çocuğu. Ben ise daldan dala atlayan, her gördüğü nehirde ıslanan, ağaçlara tırmanan haylaz bir çocuğum. O yüzden o bana minik fare der, ben ona kibarcık. Lakin sadece yalnızken. Ailelerin yanında iyi anlaşırız. Saygılı olmaya çalışırım. Malum, annelerin gözünü boyamak önemli. Kamuran onu sevmediğimi bilse yeterli.

Kendi iç dünyamdan kopup tekrar kahvaltıya döndüğümde kahvaltı sohbeti bitmiş, abimle Kamuran kalkmak üzereydi. Onlar kalkıp çıktılar. Annem ve Neriman teyzem çardağa geçip sohbete daldılar. Ben de kalkıp hızlıca kahvaltıyı toparladım ve güneş beni rahatsız etmeyecek konuma gelinceye kadar odamda kitap okudum, uyudum, sağa sola döndüm... 

Nihayet ikindi vaktini bir şekilde getirip annem ve Neriman teyzenin şekerleme vaktinde bahçeye çıktım. Erik ağacına göz gezdirdim. Henüz olgunlaşmamış eriklere ağzım sulanarak bakıp salıncağa oturdum ve sallanmaya başladım. Bir iki dakikalık huzurun ardından Neriman teyzemlerin bahçe kapısından Kamuran bey bahçeye girdi ve yaşam enerjimi sömürmek için yanıma yaklaştı.

 Bir iki dakikalık huzurun ardından Neriman teyzemlerin bahçe kapısından Kamuran bey bahçeye girdi ve yaşam enerjimi sömürmek için yanıma yaklaştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

- Naber küçük fare?
- Sen gelene kadar iyiydim Kamurancım.
- Keyfini kaçırdıysam ne mutlu bana. Hem sen ne iş, salıncak falan. Yaşlandın herhalde, tırmanamıyor musun artık ağaçlara?
- Ben senin gibi kibarcık mıyım Kamuran? Bal gibi de tırmanacağımı biliyorsun.
- Hadi tırman da göreyim.

Her seferinde dolduruşa geldiğime inanamayarak ayağımdaki terliklerle çınar ağacına yürüdüm. Birkaç adım atıp tırmandıktan sonra terlik kaydı ve kendimi Kamuran'ın kucağında buldum. Tam yüzüne bakıp sövmeye hazırlanıyordum ki, gözlerimi kaldırıp gözlerine baktığım zaman o ana dek hiç hissetmediğim bir şey hissettim. Bir duygu mu, belki bilmiyorum. Fiziksel bir şey mi, bilmiyorum. Bir sıcaklık, bir ateş. Gözleri gözlerime değdiğinde  kalbim kan pompalamayı bıraktı, kan olup vücuduma karıştı. Aklım çalışmayı bıraktı, zaman durdu. Sanki yirmi iki yıldır her gün gördüğüm gözlere ilk defa bakıyormuş gibi baktım. Sanki bir daha göremeyecekmişim gibi baktım. Kamuran bana baktıkça eridim, küçüldüm. Avuç içlerime kadar ateş işledi vücuduma.

- İndirmeyi düşünüyor musun artık kibarcık?
Kamuran sanki başka bir yerden geliyormuş gibi irkildi, çekti gözlerini gözlerimden, kim olduğumun farkına vardı ve şok içinde beni yere bıraktı. Dermanım halim kalmamıştı. Bulaşmaya, uğraşmaya gücüm kalmamıştı. Arkamı dönüp eve yürüdüm, yatağıma uzandım ve yarın sabaha kadar izin verdim kendime. Bir uyku silerdi her şeyi...

---

Kibarcık +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin