Cumartesi sabahı güneş bahçeyi aydınlatırken, salıncakta hafif hafif sallanıp cumartesinin tadını çıkarıyordum. Kitabımı okurken bir yandan da etrafımdaki çiçeklerin kokusunu içime çekiyordum. Tam o sırada Kamuran, elinde bir fincan çayla bahçeye çıktı ve beni görür görmez yanıma geldi.
"Günaydın küçük fare," dedi gözlerinde muzip bir ışıltıyla. "Gene kitaplara mı daldın?"
Kitaptan başımı kaldırıp Kamuran'a baktım ve hafifçe gülümsedim. "Günaydın kibarcık. Evet, kitap okuyorum. Senin gibi işkolik değilim sonuçta," diye cevapladım alayla.
Kamuran, yanıma oturdu ve elindeki fincanı bana uzattı. "Al, çay iç, sonra da gel nasıl çay demlenir öğreteyim sana."
Fincanı alırken ellerimizin teması içimde bir sıcaklık hissettirdi ve göz göze geldik. Kamuran'ın bakışlarındaki anlam veremediğim derinlik, kalbimi hızlandırdı."Kamurancım, madem çayımı beğenmiyorsun, artık hep sen demle," dedim, gözlerimi kaçırarak.
Kamuran omuz silkti. "Ben senin gibi boş adam mıyım? İşim gücüm var."
"He he, aynen canım, ondan," deyip elimdeki kitabı okumaya devam ettim.
Bir süre sonra sallanmaktan ve sessizlikten sıkılmış olmalı ki Kamuran, "Yarın pikniğe gitmeden önce biraz rahatlamam lazım, salıncağı sallama ayağınla," dedi.
Hafifçe başımı salladım. "Rahatlamak mı? Kibarcık, sen mi? Benim yanımda mı?" diye alay ettim. "Beni sürekli kızdırıyorsun."
Kamuran gülerek, "Seninle uğraşmak benim en büyük eğlencem, küçük fare. Ama bugün gerçekten rahatlamak için buradayım," dedi.
Bir an sessizlik oldu. Bakıyordu, ama bu sefer farklıydı. Kamuran, gözlerime derinlemesine bakıyordu ve ben de onun bakışlarının arkasındaki duyguları anlamaya çalışıyordum."Kamuran," dedim, sesim yumuşak. "Neden bana hep fare diyorsun?"
Kamuran, gülerek cevap verdi. "Çünkü senin o minik ve sevimli halini seviyorum. Hem fareler zeki olur, tıpkı senin gibi. Peki, sen neden bana kibarcık diyorsun?"
Kahkahamı tutamadım. "Neden demeyeyim ki? Kibarlık senin doğanda var. Özellikle de beni kucaklayıp yere bıraktığında ne kadar kibar olduğunu gördüm."
Kamuran hafifçe kızardı, ama gülümsemesini bozmadı. "Seni düşmekten kurtardım, hala dalga geçiyorsun."
Hafifçe başımı salladım. Kamuran'la olan bu sohbet, içimdeki karmaşayı biraz olsun yatıştırmıştı. "Peki, dürüst Kamuran," dedim, gözlerimde bir pırıltıyla. "Yarın piknikte ne yapmayı planlıyoruz?"
Kamuran omuz silkti. "Sadece keyifli bir gün geçirmek istiyorum. Belki biraz futbol oynarız, biraz da mangal yaparız. Sen ne yapmayı planlıyorsun?"Düşündüm. "Belki biraz yürüyüş yaparım. Doğayı seviyorum."
Kamuran gülerek başını salladı. "Harika fikir. O zaman yarın için planımız hazır. Şimdi seninle biraz enerji atalım, voleybol topu neredeydi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kibarcık +18
ChickLitDilan'ın çocuksu masumiyeti ve Kamuran'ın içindeki tutkulu fırtına... Aynı bahçeye açılan iki kapı, iki farklı hayat ve iki zıt kişilik. Kibarcık ve minik farenin hikayesi, masumiyetle tutkunun amansız mücadelesi. Kamuran içindeki yangını söndüreb...