Kamuran, Dilan'ı küçük bir kız kardeş gibi görerek büyümüş, onu hep koruyup kollamıştı. Ancak son zamanlarda kalbinde beliren yeni duygular, onu içinden çıkılmaz bir karmaşaya sürüklemişti. Dilan'a aşık olduğunu fark ettiğinde, bu hislerle nasıl başa çıkacağını bilememişti. Onu gördükçe kalbi daha hızlı atıyor, içini tarifi zor bir huzursuzluk kaplıyordu.Bu sabah yaşananlar, Kamuran'ın içinde kopan fırtınaların ne denli şiddetli olduğunu bir kez daha hatırlatmıştı. Dilan'ın çınar ağacından kollarına düştüğü an, tüm dünya durmuştu sanki. Onun gözlerine bakarken hissettiği yoğun duygular, yüreğinde yankılanıyordu. Gözlerini Dilan'ın gözlerinden ayıramamış, aralarındaki o anlık bakışma bile kalbine işlenmişti.
Aslında uzun zamandır farkında olduğu bu durumla baş etmek için elinden geleni yapıyordu. Onunla daha az vakit geçirmeye çalışıyor, kendisini işine ve hobilerine veriyordu. Ama ne yaparsa yapsın, Dilan'ın sıcak gülüşü içten bakışları zihninden çıkmıyordu. Bir şairin ilham kaynağı gibi, Dilan her anında Kamuran'ın aklında dolaşıyordu.
O gün yaşadığı olay içindeki duyguların daha da açığa çıkmasına neden olmuştu. Onu kollarında tuttuğu an, kendini hiç olmadığı kadar yakın hissetmişti. Ama bu yakınlık, aynı zamanda büyük bir korkuyu da beraberinde getirmişti. Kamuran, Dilan'a olan aşkının onu ne kadar derinden etkilediğini ve bu aşkın onu nasıl savunmasız bıraktığını fark etti. Dilan'dan uzak durmaya çalışarak bu hislerden kaçabileceğini sanıyordu. Ama her seferinde ona daha çok çekildiğini hissetmek, ona acı veriyordu. Kendi içindeki bu savaşı nasıl kazanacağını bilemiyordu. Dilan'ın, onun bu duygularını anlamasını istemiyor dalga geçmesinden deli gibi korkuyor , uzaklaşacağı ihtimali bile uykularını kaçırıyor, ona zarar vermekten korkuyordu.
Kamuran, o gün yaşanan olayın ardından gece boyunca uyuyamamıştı. Dilan'ın düşüşü ve gözlerindeki o derin bakış, zihninden çıkmıyordu. Yüreğindeki karmaşık duygular, onu adeta bir girdap gibi içine çekmişti. Pencereleri Dilan'ın odasını gören çalışma odasında oturmuş, düşüncelerine dalmıştı.
Dışarıda ay ışığı Dilan'ın penceresini aydınlatırken, Kamuran derin bir iç çekti. Kalemi eline aldı ve hislerini kağıda dökmeye başladı. Bu yoğun duygularla boğuşurken, kelimeler birer birer döküldü yüreğinden:
"Gözlerin gözlerime değdi o an,
Zaman durdu, dünya sustu bir an.
Kalbim çırpındı çaresiz, çaresiz,
Sevgim yüreğimde büyüyen bir isyan."Kamuran, yazdığı dörtlüğü okuduğunda, içindeki duyguların ne kadar derin ve karmaşık olduğunu bir kez daha fark etti. Dilan'a olan aşkı, onu hem güçsüz kılıyor hem de derinleştiriyordu. Bu aşk, Kamuran'ı bir şairin ruhuyla yazmaya ve hissetmeye itiyordu.
O gece, Kamuran pencereden Dilan'ın odasına bakarak sabaha kadar düşündü. Kalbindeki bu karmaşık duygularla nasıl başa çıkacağını, Dilan'a olan sevgisini nasıl kontrol edebileceğini bilmiyordu. Ama bildiği bir şey vardı; bu aşk, onu hem derin bir acıya hem de tarifsiz bir mutluluğa sürüklüyordu.
_ _ _Sabah olduğunda Kamuran, Dilan'ı görmeden evden çıktı ve işe gitti. Gün boyunca düşüncelerini işine vermeye çalıştıysa da, aklının bir köşesinde hep Dilan vardı. İş dönüşü, bahçede Fuat'la çay içmek için oturdu.
Kamuran ve Fuat, gündelik konulardan bahsediyorlardı ki, Dilan'ın mahalledeki küçük çocuklardan biriyle kovalamaca oynadığını fark ettiler. Dilan, kahkahalar eşliğinde bahçeye koşarak girdi ve peşinden küçük çocuk da çıktı evden. Nefes nefese kalmış, yüzü tatlı bir pembelik almıştı. Kamuran'ın gözleri istemsizce ona kaydı.
Dilan, dün gece yaşanan garip olay hiç yaşamamışçasına, doğal bir şekilde Kamuran ve Fuat'a seslendi:
"Naber abiler?"
Kamuran, kısa bir süre Dilan'ın yüzüne baktı, içinde bir şeyler kıpırdandı. Ama yüzünde sadece hafif bir gülümsemeyle karşılık verdi. Fuat, Dilan'ın enerjisini her zaman takdir ederdi ve gülerek yanıtladı:
"İyiyiz prensesim, sen nasılsın? Küçük kaçakla mı uğraşıyorsun yine?"
Dilan, hala nefesini toparlamaya çalışarak, çocuğun başını okşadı ve neşeyle konuştu:
"Evet, Ahmet'i yakalayamadım, pes ettim. Benden hızlı koşuyor."
Küçük çocuk, Dilan'a zafer dolu bir gülümseme attı. Fuat gülerek:
"Artık gençlere yetişemiyorsun demek ki."
Dilan gülerek karşılık verdi:
"Belki de öyle! Ama keyifliydi."
Kamuran, Dilan'ın bu neşeli ve enerji dolu halini izlerken, dün geceki yoğun duyguların biraz da olsa hafiflediğini hissetti. Dilan'ın bu doğal hali, onun içindeki karmaşayı yatıştırıyordu. Sohbet akarken, Kamuran'ın aklındaki düşünceler bir anlığına dağıldı ve hayatın normal akışına geri döndü.
Fuat, konuyu değiştirmek için:
-Hafta sonu birşeyler mi yapsak?
Dilan, heyecanla karşılık verdi:
-Belki mangala gidebiliriz.
...
- - -
Dilan yatağa uzandı, gözlerini tavana dikti.
Kamuran'ın artık sadece "Kamuran" olmadığını hissediyordu, ama neler olduğuna anlam veremiyordu. Kucağına düştüğü anı düşünüyor, Fuat'la bahçede otururken üzerinden çekmediği bakışlarına anlam bulmaya çalışıyordu. Kamuran'ın bakışları, içinde derin bir rahatsızlık yaratıyordu.
"Neden bu kadar etkiliyor?" diye düşündü.
- Belki de ben yanılıyorum diyerek kendisiyle tartışmasını sonlandırdı ve herşeyi bir kenara bırakıp kendini uykunun kollarına attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kibarcık +18
ChickLitDilan'ın çocuksu masumiyeti ve Kamuran'ın içindeki tutkulu fırtına... Aynı bahçeye açılan iki kapı, iki farklı hayat ve iki zıt kişilik. Kibarcık ve minik farenin hikayesi, masumiyetle tutkunun amansız mücadelesi. Kamuran içindeki yangını söndüreb...