Bölüm 34

303 26 20
                                    

Arkadaşlar yıldıza basmayı unutmayın lütfen bana yazmak için motivasyon oluyor.
Teşekkürler şimdiden.
İyi okumalar.

ELİF'TEN

Sabahın ilk ışıkları odayı doldurduğunda gözlerimi hafifçe araladım. Dehşet derecede susamıştım. Sürahiye uzandığımda ablamın yanımda olmadığını fark ettim. Yatağını hiç kurmamıştı bile. Bir panik dalgası içime yayıldı. Ablam bana haber vermeden adım atmazdı. İlk iş telefonuma uzandım, belki bir mesaj bırakmıştır diye, ama hiçbir şey yoktu. Kalbim korkuyla çarpmaya başladı.

Geceyi nerede geçirmiş olabilirdi?

Hemen yatağımdan kalkıp evin içinde onu aramaya başladım. Salon, mutfak, banyolar... Her yere göz attım ama ablam hiçbir yerde yoktu. İçimdeki huzursuzluk büyürken aklıma bahçe geldi.

Bahçeye çıktığımda gördüğüm manzara beni adeta çivilenmiş gibi durdurdu.

Gözlerime inanamadım.

Ablam, tanıdığım o güçlü kadın, başını o adamın-Kamuran olduğunu tahmin ettiğim adamın-göğsüne koymuş uyuyordu. Kamuran, ablamı kollarının arasına almış, sıkıca sarmıştı. Birbirlerine öyle yakındılar ki... Ablamın saçları Kamuran'ın sakallarına karışmıştı, Kamuran başını ablamın başına yaslamıştı. İkisi de öylece uyuyorlardı. O kadar sakin ve derin bir uykudaydılar ki, yılların yükünü üzerlerinden atmış gibiydiler.

Gözüm kenardaki içki şişelerine takıldı. Biri boştu. Ablam böyle bir pozisyonda uyuyakaldığına göre içmiş olmalıydı.

Duraksadım.

Belli ki, sarhoşken Kamuran'ın yanında huzur bulmuştu.

Yıllar boyunca aralarında yaşanan bunca şeye rağmen, ablam kendini yine onun yanında bulmuştu.

İçimde bir çatışma başladı.

Onları böyle görmenin şaşkınlığı ve endişesi...

Ablamın bu kadar kırılgan, bu kadar savunmasız bir halde oluşunu görmek, yıllardır göstermeye çalıştığı güçlü kadın duruşunu bir kenara bırakmış onu kıran adamın kolları arasında uyuyor olduğunu görmek beni çaresizliğe sürüklemişti.

Geri mi dönsem yoksa uyandırıp ablamı içinde bulunduğu durumdan çekip alsam mı bilemeden öylece kaldım.

Bir süre onları izledim, sessizce.

Ne yapacağımı bilememenin verdiği bir çaresizlikle hemen Hilal'i aradım.

"Hilal abla, bahçeye gel hemen, bir şey var... Senin görmen lazım," dedim. Hilal uykulu uykulu mırıldandı ama bir dakika sonra yanımdaydı.

Hilal şaşkın bir yüz ifadesiyle ağacın altına sinmiş ikiliye baktı.

"Ne yapacağımı bilemedim hilal abla."

"Uyandıralım" dedi sonunda şok etkisini biraz daha üzerinden atmış bir halde.

Derin bir nefes alarak abisine doğru yaklaştı. Ben de cesaretimi toplayıp ablamın yanına eğildim ve hafifçe omzundan dürttüm.

Ablam gözlerini araladığında bir an etrafına bakındı, nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Kamuran'ı görünce yüzüne derin bir şaşkınlık yerleşti. Aynı anda Kamuran da uyandı, ablama bir an bakıp sonra utangaç bir ifadeyle gözlerini kaçırdı. Ablam ateşe yaslanmış gibi hızlıca toparlanıp ayağa kalktı.

Kamuran, sessizliği bozmaya çalışarak mahcup bir sesle, "Dilan..." dedi, ama ablam bakışlarıyla onu susturdu. Sadece bana dönüp, "Elif, hadi içeri gidelim," dedi, elimi tuttu ve odaya doğru yürümeye başladı. Kamuran arkasından bir şey söylemek ister gibi kıpırdandı ama ablam ona dönüp bakmadan yürüdü.

Kibarcık +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin