Sessizlik, ikimizin üzerindeki kalın bir battaniye gibi yayıldı ve bizi doladı. Birbirimize sarılmış başımız birbirimizin boynunda oturuyorduk bankta. Derin bir nefes alıp hafifçe doğruldum. Hala sarılmış bir haldeydik ama şimdi yüz yüze bakıyorduk.
"Fatih..."
Başını hafifçe eğdi, öyle güzel gülümsüyordu ki gözlerimi alamadım gülümsemesinden.
"Hım?"
Bir an duraksadım.
Ne söyleyecektim sahi?
Öyle güzel gülünce unuttum.
"Biz..." dedim ama cümlemi tamamlayamadım. Şaşkınlığım onu gülümsetti. Belimdeki ellerinden biri yüzüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"Biz ne ufaklık?"
"Biz... öpüştük mü?"
Yok artık yaş kaç 17 mi?
Geri zekâlı bu kız ya
Dudağının kenarı hafifçe yukarı kıvrıldı. O alaycı gülümsemesi geri gelmişti.
"Sence?" dedi alaycı bir tınıyla.
"Dalga geçme."
Fatih hafifçe güldü. "Hafızan mı silindi, yoksa sadece emin olmak mı istiyorsun?"
"Emin olmak istiyorum,"
Başını eğdi ve gözlerini dudaklarıma kaydırdı. Parmakları usulca çenemi tutup yüzümü kaldırdı. "emin olman için tekrarlayacağım"
"Fatih..." diye fısıldadım, ama daha fazlasını söyleyemedim. Kalbim deli gibi çarparken başımı eğip gözlerimi ondan kaçırmaya çalıştım. Ama o, yüzümü nazikçe tuttu çenemi hafifçe kaldırdı. "artık asla kaçmana izin vermeyeceğim."
Bütün vücudum titriyordu. İlk defa öpüşen ergenler gibi titriyordum kollarında.
Güneşin altında insan titrer miydi?
Duygularımın yoğunluğundan titriyordum.
"Evet, yavrum. Gerçekten öpüştük. Ve..."
Cümlesini devam ettirmesine izi vermedim. "Fatih..." dedim fısıltıyla ama başladığım cümleyi tamamlayamadım. Parmak uçları sırtımda gezinirken konuşmaya odaklanamadım.
Fatih gülümsedi, bu daha sıcak bir gülümsemeydi. Parmakları sırtımdan belime kayarken beni bir kez daha kendine çekti. Gözlerimi kaçırmak istedim, ama yapamadım.
"Şimdi seni tekrar öpeceğim ve bilmeni isterim ki bunun geri dönüşü yok..."
"Geri dönüş ne zaman mümkün oldu ki?"
"Güzel," dedi, kelimeyi öyle bir şekilde uzatarak telaffuz etti ki, her harfi içimde yankılandı. "O zaman beni suçlama. Çünkü sana daha fazlasını göstermek için can atıyorum."
Sanki içimde kilitleyip kendimi ardına sakladığım kapıları tek tek aralıyor ve en derinlerimde sakladığım bana geliyordu.
Kelimeleri, bakışı, dokunuşu...
Beni sarhoş etmişti.
Kaçmak istedim, ama aynı zamanda kalmak...
Fazlaydı ama itiraf etmeliyim, güzeldi.
Nefesimi tutarak ona baktım.
"Bu ne, Dilan" dedi beni okumuş gibi. "Söyle, neyin savaşı bu?"
Savaştı evet, hem de büyük bir savaş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kibarcık +18
ChickLitDilan'ın çocuksu masumiyeti ve Kamuran'ın içindeki tutkulu fırtına... Aynı bahçeye açılan iki kapı, iki farklı hayat ve iki zıt kişilik. Kibarcık ve minik farenin hikayesi, masumiyetle tutkunun amansız mücadelesi. Kamuran içindeki yangını söndüreb...