Bölüm 29

260 19 32
                                    

Selamlar.
ilginç bir bölümle geldim. 
iyi okumlar. 

Üç şey yazıldı kaderime: neşe, masumiyet ve keder. İkisini kaybettim, birini kazandım.

Kaybetmek, derin bir yara açsa da çabuk gerçekleşti. Beklenmedik bir fırtına gibi ansızın vurdu. Acı doluydu, ama hızlıydı.
Kazanmaksa çok daha yavaş ve zor bir süreçti.
Bedelleri vardı.
Küçük bir kız çocuğunun ruhunu öldürdü.
O ruhtan bir kadın yarattı.

Şimdi keder, ne iyi ne kötü.
Onun varlığına bir değer biçemem. Bazen acı veriyor, bazen de içimdeki direncin kaynağı oluyor. Ama her şeyden önce keder artık bana ait, bu kadını yaratan şeyin bir parçası. Kaybettiklerimin boşluğunu dolduran, beni bu hâle getiren, istemediğim ama zorla kazandığım bir zafer...

2 ay sonra...

Dilan'dan

Üç şey yaraya iyi gelir derler;
Gözyaşı,
Ter ,
Deniz..
Üçünü de denedim. Üçünün de içindeki tuz derince izler bıraktı yaralarımda...

Manisa'ya taşındıktan sonra hayatımın hem fiziksel hem de duygusal olarak yeniden şekillendiğini hissetmeye başladım. Fatih'in ayarladığı iş sadece bir meslek değildi aynı zamanda kafamı toplamam geçmişi unutmam ve yeniden ayağa kalkmam için büyük bir fırsattı.

İlk haftalar zorlu geçti. Bilmediğim bir şehir, tanımadığım insanlar, hiç bilmediğim bir düzen... Ancak zamanla bu zorluklar benim için birer alışkanlığa dönüştü. Yeni sorumluluklar, yeni insanlarla tanışmak ve farklı bir rutin yavaş yavaş acılarımı derine gömmeme yardımcı oldu. İş yerinde geçen uzun günler kafamı dağıtıyordu seanslara girip çıkıyor boş vakitlerimde eğitimlerimi tamamlıyor sürekli bir şeylerle meşgul olmaya çalışıyordum. Tüm bunlara rağmen akşamları eve geldiğimde geçmişin hayaletleri peşimi bırakmıyordu.

Buraya ilk geldiğimizde Fatih'le otele yerleşmiş iki gün otelde kalmıştık. Fatih bana şehri gezdirmiş bilmem gereken yerleri öğretmişti. Daha sonra ilk birkaç hafta için geçici bir konaklama ayarlamıştı. Kendi evime yerleşmek istiyordum. Kendi eşyalarımı alacağım, bana ait yeni bir başlangıç yapacağım temiz bir alan istiyordum. Bunun yeni hayatıma başlamak için önemli bir adım olduğuna inanıyordum. Ancak Manisa'da kiralık ev bulmak düşündüğümden zor oldu. Birçok ev gezdim. Kimi çok pahalı, kimi çok eskiydi. Bazı evlerse soğuk ve ruhsuz geliyordu. İçimdeki boşluğu dolduracak, bana ev hissi verecek bir yer bulmak istiyordum. Sonunda, şehir merkezine yakın küçük ama sevimli bir daire buldum. Yeni eşyalar aldım. Yeni kıyafetler aldım. Yeni kitaplar aldım. Hiç kimseye ihtiyaç duymadan yeni bir yaşam kurdum kendime.

Etrafımda her taşını kendi ellerimle yerleştirdiğim bir duvar ördüm. Kendimi korumaya aldım.

Yeni evimde yaşamaya başladıktan birkaç gün sonra, iş yerinden bir arkadaşım, tanıdığı bir kızdan bahsetti. Elif... Henüz 18 yaşındaydı ama hayat ona erken yaşta büyük zorluklar getirmişti. Kimsesi olmayan, hayata tutunmaya çalışan bir genç... İlk tanıştığımızda, onun gözlerindeki olgunluk ve azim beni derinden etkiledi. Yaşı küçük olmasına rağmen, yaşadıkları onu fazlasıyla büyütmüştü. İlk görüşte içim ısındı ona. Şefkat ve hayranlık duydum. Sık sık görüştük. Zannediyorum ki o da beni sevdi. Onunla biraz daha vakit geçirdikten sonra, birlikte yaşamayı teklif ettim. Hem ona bir destek olmayı istiyordum, hem de bu yalnızlık içinde bana yoldaş olabileceğini düşünüyordum. Elif eve yerleştikten kısa bir süre sonra aramızda güçlü bir bağ oluştu. Arkadaşımdı. Kardeşimdi ve kızımdı. Çalıştığı işten ayrılması için ikna ettim ve dershaneye yazdırdım. Üniversite sınavına hazırlanmasını üniversite okumasını istiyordum. Beni dinledi. Başlarda ona bir abla gibi davranıyordum ama kısa süre içinde ona karşı hislerim daha derin bir hale geldi. O, sanki evlat edindiğim bir çocukmuş gibi hissetmeye başladım. Elif de bana 'abla' yerine 'anne' gibi bakıyordu. Onun varlığı yalnızlığımı hafifletmişti. Birbirimize iyi gelmiştik. İyileşiyorduk.

Kibarcık +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin