4. bölüm

3.1K 274 15
                                    

Timuçin mis gibi kokulara uyanmıştı, gözünü ovarak mutfağa girdi. Abisi büyük tepsideki minik poğaçaları, kağıt havlu ve fırın kağıdı serdiği büyük saklama kabına dolduruyordu.

Hevesle onu hazır bekleyen çayına uzandı ama abisi hızla çekti fincanı, kafasıyla lavaboyu işaret edince yanaklarını şişirip ofladı. Elini yüzünü yıkayıp mutfağa geri döndü, abisi bir tabak koydu önüne ve çayını da bırakıp saçlarını öptü.

"Afiyet olsun cimcime." Gülerek sıcacık poğaçalarını yedi ve sıcak çayını içti.

Abisi de ayak üstü çayla atıştırmıştı, keyifle ıslık çalarak giyinen abisini izleyip sırıttı. Abisi neşeliyken çok harika bir insan oluyordu, sinirliyken ise tam bir serseriye dönüşüyordu.

"Hadi giyin artık len, geç kalacağız bak ilk günden." Koşarak odasına gidip giyindi, beyaz dirseklerinde katladığı gömleği ve gri pantolonuyla çok şık olmuştu abisi.

Ona uygun giyinip hazırlandı, abisinin ona hediye ettiği parfümü sıktığını görünce iyice mutlu olmuştu. Kısa saçlarını düzeltti abisinin ve saklama kaplarıyla dolu büyük çantayla yola çıktılar.

İlk iş günü için özenle süslü fanuslara dizdiği el emeği poğaçaları, taze çayı ve filtre kahvesiyle mutfak temiz ve hazırdı. Millet birer ikişer mutfağa gelirken derin nefesler alıyorlardı, Cüneyt ilk izlenimin önemine inanırdı.

Bu yüzden sakin bir tebessümle karşıladı çalışanları, herkes övgüler ve hayırlı olsun dilekleriyle poğaçalara dadanırken bir sessizlik oldu.

"Bu mükkemmel koku tüm katı sarmış, ben de odama rica edebilir miyim?" Herkes öylece patronlarına bakıyordu, çoğu yıllardır iş harici adamdan bu kadar uzun bir cümle duymamıştı.

"Tabi efendim, çay mı istersiniz yanında yoksa kahve mi?" Gözleri çay içen çalışanlarda gezindi adamın.

"Çay olsun, ama fincanda." Cüneyt hızla tepsiyi alıp güzel porselen tabaklardan birini koydu ve her çeşitten birer poğaça koydu maşayla.

Sabah sabah adamın sesini duyunca heyecan yapmıştı, porselen fincana çayı koyup minik şekerliği de tepsiye ekledi. Süslü çay kaşığını koyduğunda, kardeşi minik bir şekil verdiği peçeteyi tepsiye koyup sırıttı.

Adamın odasına doğru giderken kendine küfretti, keşke duş alsaydı. Poğaça buharı gibi kokuyordu sanki, yüzünü buruşturup kapıyı çaldı ve cevap beklemeden içeri girdi.

"Çok teşekkürler, ilk gününüze enerjik bir başlangıç yapmışsınız. Nereden aldıysanız harika kokuyorlar." Cüneyt adamı tökezleten sırıtışını yüzüne yerleştirdiğinde karşısındaki adam yine kızarmaya başladı.

"Ellerimle yaptım patroncuğum, ne marifetliyim değil mi?" Adam bu sırıtış ile bilinçsizce kafasını salladı.

"Şey... sürekli yapmanıza gerek yok. Eğer yaparım derseniz muhasebe size bir şirket kartı versin, harcamalar ve geri kalanlar için." Cüneyt dudaklarını yalayıp hevesle başını salladı.

"İsterseniz, beğenilirse yani... yaparım ben." Adama da hevesle bakıyordu, Alkan bakışlarını kumral tenden çekemiyordu.

"Ne bekliyorsunuz?" Heyecanlı sesine lanet etti, Cüneyt tabağı işaret etti başıyla.

"Siz tadına bakmadan bir adım atmam, tepkinizi merak ediyorum." Cüretkar sözlerle dudağını yalayıp peçeteye uzandı ve bir tanesini tutup ufakça ısırdı.

Sıcak poğaça ağzında dağılırken bir lokma daha ısırdı hızla, Cüneyt bilmiş bir gülümsemeyle onu izliyordu. Adam çayına uzanıp büyük bir yudum aldı ve tüm elitliğini bir kenara bırakıp ikinci poğaçayı eliyle kavradı.

"Çok lezzetti, harika bir tadı var." Cümlenin devamını tahminen Rusça söylediği için anlamamıştı, ama iştahla yiyişine bakılırsa gayet beğenmişti.

"Size afiyet olsun, efendim." Geri çekilip kapıya doğru yürüdü.

"Kalırsa... bir tabak daha getirir misiniz?" Kafa sallayarak odadan çıktı ve mutfağına ilerledi.

Bulaşıklarını bile makinaya dizecek kadar görgülü olan çalışanlara minnet duyarak etrafı toparladı. Kalan poğaçaları ufak bir saklama kabına koyup poşete koydu ve kardeşine verdi.

Patronuna feda olsundu tüm poğaçalar....

Patron BeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin