18. bölüm

2.7K 267 20
                                    

Timuçin aylar sonra ilk kez işe yalnız gidiyordu, abisi gece eve gelmediği için uyuyamamıştı ve gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Abisini üzmesine sebep olan o şeyi hemen atmıştı, bir daha bırak içmeyi, içilen ortamda bile durmayacaktı.

Masasına geçip gün için hazırlandı, patronu gelmişti ama odasında yoktu. Kahve yada çay almak için mutfağa adımladı, içerden ikilinin sesleri geliyordu.

"Çayı da adam gibi içemiyorsun be patroncuğum... avcuna koy şöyle." Acı dolu bir tıslama ile içeri girdi yavaşça Timuçin.

"Günaydınlar..." boğuk sesi ve yerdeki bakışlarıyla orada olduğunu belli etmek istemişti sadece.

"Günaydın fare, bak bakayım abiye... uyumadın mı sen?" Cüneyt'in içi sızlamıştı kardeşinin görüntüsüne, elini çenesine atıp yüzüne ve gözlerine baktı.

"Sen gelmedin geri..." Timuçin tek cümleyle dolan gözleriyle yutkundu.

"Aha bunun suçu... gelecektim ben. İlle de gitme... ben sensiz olamam diye tutturdu." Alkan açık kalan ağzıyla kumrala bakarken gittikçe kızarıyordu.

"Ben mi? Gitme dedim sadece ben..." Kardeşine göz kırpıp sırıttı, abisi ona aynı eskisi gibi davrandığı için derin ve rahat bir nefes aldı genç.

"Abim hep böyle abartır, aldırmayın Alkan bey..." Alkan iki kardeşin didişmesine bakıp dudağını ısırdı, çok doğallardı.

"Sus kız, abartıyormuşum..." Cüneyt'in kız demesiyle genç korkuyla patronuna baktı. Adam dikkatle onları izliyordu, abisinin etini büküp tıslamasına sebep olurken sinirle fısıldadı.

"Yaaa, kız deme şirkette diyorum..." Cüneyt gevşekçe omuz silkip sırıttı.

"Akşam süslenmelerini görüp anlayacak zaten, alışsın o da." Tim anlamayarak abisine baktı.

"Akşam bize mi geliyor patron, yemeğe mi?" Bu sefer sesli sesli gülen kumral bombayı patlattı.

"Yooo, temelli geliyor. Sevgilisinin ne çeşit bir sefalet yaşadığını ilk elden görecek ve sefaletin elli tonu diye kitap yazacak zenginlerin dilinden." Alkan kaşlarını çatarak ikisini izledi, ama dilini de tutamamıştı.

"Kitap falan yazmayacağım, gerçekten abartıyorsun." Kafasını iki yana sallayıp çayından bir yudum aldı.

"Siz... siz... sevgili misiniz yani... gerçekten mi...." ikisinin arasında gezen gözleri kocamandı, aynı anda kafasıyla onaylayan adamlara hayretle baktı genç.

"Allah'ım ne olur kovulmayalım..." Timuçin'in fısıltısıyla kıkırdayan Cüneyt'e hayranlıkla bakıyordu sarışın adam.

"Tabağımı odama getirirsin canım, birazdan doluşur hayranların." Patronunun abisine bakıp minik bir tebessümle göz kırpması genci bir tür şoka sokmuştu.

"Valla kaptın patronu, helal olsun. Önünde eğiliyorum." Abartılı bir reverans yapıp gerçekten eğilince ensesine bir şaplak yemişti.

"Git çalış... sinsi fare." Kardeşi ensesini tutup söylenirken abisine döndü.

"Evde başka oda yok, patronumuzu salonda yatırmayı düşünmüyorsun değil mi?" Endişeli sesine piç piç sırıtıp cıkladı, merakla ona bakan kardeşine yaklaşıp fısıldadı.

"Koynumda yatırmayı düşünüyorum, kulaklarını tıkayıp öyle yatarsın..." sesli sesli gülerken kardeşi yüzünü buruşturdu.

"Iyyy, valla iğrençsin abi. Ne yapacaksan yap da.... bunu neden bana söylüyorsun ki..." ekşimiş suratıyla masasına dönerken kulaklıklarını şarja takmayı düşünüyordu.

"Sanki de ne dedim, uyardım sadece." Gülerek son demliği de çay makinasının üstündeki yere bırakıp etrafı temizlemeye başladı.

Patroncuğu için güzel bir tabak hazırlayıp sevdiği kahveden demledi, adam sabahtan beri poğaçaların kokusuyla delirmişti zaten. Daha fazla bekletmek istemeyerek elindeki tepsiyle odaya ilerlemeye başladı.

Arkasından ismi seslenince durdu, birisi ona doğru geliyordu. Tanıdık ama çökmüş bedeni görünce donup kaldı, bu adamın burada ne işi vardı bilmiyordu ama kardeşini üzmesine izin vermeyecekti.

"Cüneyt...." Sinirli bir nefesle adama döndü, ama sinirini bastırmış sırıtıyordu.

"He canım, söyle..." babası olacak herif kaşlarını çatıp onun yanına kadar geldi.

"Yıllar sonra babanı görüp bu şekilde mi karşılıyorsun..." sinirli bir nefesle adama dönüp gözlerini kıstı.

"Git işine bey amca, ben burada bir baba göremiyorum." Adam sinirle kolunu tutunca, kolunu hırsla çekti elinden.

"Bir daha bana dokun bak, o elini münasip bir yerine sokup sürahi gibi gezdirmiyor muyum seni koca holdingde." Ters bir bakış atıp patronunun odasına girdi, ne kapı çalmak aklına gelmişti ne bir şey.

"Gel..." Alkan onu yanına çağırınca adama odaklanabildi ve gözleri karardı.

"Amına koyayım..." Alkan ona öyle bir bakıyordu ki... Cüneyt'in tüm siniri toz bulutu olmuştu.

Patron BeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin