33

179 18 131
                                    

Sizi üzmek istemem ama bu bölüm gerçekten duygusal olacak. Nasıl bir etki bırakacak, tahmin edemiyorum ama umarım hissederek okursunuz. Keyifli okumalar dilerim, her satırda yanınızdayım. ❣️

🖤33.BÖLÜM🖤

Gözlerimi açmak için zorlandım; başımın içinde yankılanan bir zonklama vardı, sanki damarlarımda bir çekiç inip kalkıyordu. Kıpırdanmaya çalıştım, ama doğrulur doğrulmaz kafam yukarıdaki tahtaya şiddetle çarptı.

Acı, beynimde yankılanarak daha da büyüdü, damarlarımda bir ateş gibi gezdi. Gözlerimi tam olarak açabildiğimde, her şeyin kapkara olduğunu fark ettim.

Göğsümde bir ağırlık belirdi, nefesim düzensizleşti; kalbim çılgınca çarpıyor, sanki her an kaburgalarımı kırıp dışarı çıkacakmış gibi hissettiriyordu.

Ellerimle çevremi yokladım; tahta soğuk, sert ve her yer dar, dayanılmaz bir baskıyla sarılmış gibiydi. Parmak uçlarım sıkışık alanda titrerken, korku damarlarımda akıyordu.

Nefes almak zorlaşmıştı, ciğerlerime dolan her nefes yetersizdi; sanki içinde hapis kaldığım karanlık, aldığım havayı bile çalıyor gibiydi. Boğuluyordum, içimde yankılanan fısıltılar giderek güçleniyordu: Tabuttayım, her yer kapkaranlık, yerin altındayım...

Bayılmadan önceki o son an, bir bıçak gibi zihnimde canlandı.

Bahri'nin gaddar yüzü gözlerimin önünde belirdi. O lanet tabutu getirmiş, soğukkanlı bir gülümsemeyle beni içine koyacağını söylemişti.

Ne kadar zalim olduğunu biliyordum, ama bu kadar acımasız olabileceğine tahmin etmemiştim.

Korkularım bir bir üzerime çökmeye başladı, her biri karanlığın içinde nefes alan birer hayalet gibiydi. Bu daracık karanlıkta, en derin korkum beni esir almıştı; kaçacak hiçbir yerim yoktu, sadece nefessizliğin kollarında titriyordum.

Her şey üzerime çökerken, nefes almak giderek işkenceye dönüyordu. Göğsüm daralıyor, ciğerlerime dolan hava acı veriyordu. Çaresizlik, damarlarımda dolaşan ağır bir zehir gibi ruhumu esir almıştı.

Gözlerim yaşlarla doldu, ama o kadar tükenmiştim ki ağlamayı bile başaramadım. İçimdeki korku, sessizce ilerleyen bir fırtına gibi tüm benliğimi ele geçirmişti, beni yutmaya hazırdı.

Ama pes edemezdim. Hayatta kalmak için içimde kalan son gücü toparlamalıydım.

Nefesimin yettiği kadarıyla bağırdım: "Yardım edin! Kimse yok mu?" Sesim kısık, kırılgan bir yankı gibi tahta duvarlardan geri dönüyordu. Kimse beni duymuyordu, ama yine de susmadım, sanki sessizliğin içindeki karanlığa karşı bir savaştaydım.

"Yardım edin lütfen!"

Ellerimi tahta yüzeye vurdum, her darbe etrafımda yankılandı. Her vuruşumla tabut titriyor, ama dışarıya ulaşan tek şey çaresizliğimin boğuk yankısı oluyordu.

Nefes almak daha da zorlaşıyordu, ciğerlerim ateş gibi yanıyordu. Karanlık beni yutmaya hazırlanırken, kaç metre yerin altında olduğumu bilmeden, daralan nefesimin ve yankılanan kalp atışlarımın son çırpınışlarını hissediyordum.

Karanlık, sanki geçmişin kabuslarını diriltmişti.

Gözlerimin önünde, çocukluğumun o korkunç anıları bir bir canlandı.

Küçük bir kızken, Rana'nın beni zorla kilitlediği o dar, karanlık odada çığlıklarım yankılanırken hissettiğim dehşet... Şimdi, çok daha büyük bir ağırlıkla üzerime çöküyordu. İçimde bir yerlere gömmeye çalıştığım korku, boynunu bükmeden yeniden yükseldi, bu kez daha acımasız ve kaçınılmaz bir tehdit gibi.

𝗞𝗜𝗦𝗔𝗦    (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin