15. "Geçmişin Kapanmayan Yarası"

44 9 11
                                    

Bazı yaralar kabuk bağladıkça daha çok kanarlar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bazı yaralar kabuk bağladıkça daha çok kanarlar.

🍁

Heyecanım kalbimin ritmini bozarken ben gözlerimi ondan alamıyordum. Her bir dokunuşu bana pişmanlık olarak geri dönecekken kendimi durdurabilmenin yollarını arıyordum zihnimin derinliklerinde.

"Andrea," dedim nefes nefese, eli yanağımı bulmuş ileri gitmek için benden bir onay bekliyor gibi bakıyordu.

"Söyle," dedi erkeksi sesiyle, İtalyancasının ahenginde kaybolmak üzereydim. Benimle kendi dilinde konuştuğunda daha da tahrik oluyordum. Evet, onu tam olarak içimde istiyordum.

"Ben..."

"Sen?" Daha da yaklaştı. Durması bana zulüm olacakken ellerimi göğsüne koyup kısa bir an soluklandım. Ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu.

"Duralım Andrea, bunu yapacağımız yer iş yerin olmamalı. Hem belgeler de seni bekliyor."

Dudaklarıma sert bir öpücük bıraktığında arzudan deliye döndüğü anlaşılıyordu, sanki ondan farksızmışım gibi davranmaya çalışsam da beni sırılsıklam ettiği bir gerçekti. Ellerini üzerimden, dudaklarını da dudaklarımdan çekmesini istemiyordum.

"Belgeler... Siktir et."

Ama böyle Türkçe küfrederse ben nasıl ona karşı durabilirdim ki? Göğsündeki elimi omzuna yerleştirip onu kağıt yığınına doğru çevirdim.

"İhale yaklaşıyor, çalışman gerek. En azından buradayken."

"Lütfen Çınar Yaprağı, bana bunu söyleme. Şu anda hiç söyleme."

Belli ki beni sırılsıklam ettiği gibi kendisini de geri dönüşü mümkün olmayan bir hale getirmişti. Cayır cayır yanıyorken ilk temasımızın burada oldu bittiyle değil de daha özel olmasını istiyordum çünkü arzudan fazlasını içinde barındırıyordu bu adam.

"Üzgünüm," dedim dudağına küçük bir veda busesi bırakırken. Oyuncağı elinden alınmış bir çocuğun hayal kırıklığıyla düğmelerimi ilikleyişimi ve eteğimi aşağıya çekişimi seyretti.

Zoraki olarak ellerini vücudumdan çekerken kendini tekli koltuğa attı. O koltuğun gıcırdayan deri yüzeyinde kucağında zıpladığımı hayal etmeden edemiyordum. Niyeti bozuk bakışlarımı ondan ayırdım. Kendimi iyice düzene soktuğumda aynamdan yüzüme baktım.

Rujumu dağıtmıştı, kendi dudakları da rujuma bulamıştı. Devam etmeyecektim ama küçük bir oyunun zararı olmazdı. Eteğimin darlığından bacaklarım kapalı bir şekilde dizine yerleştim. Bunu yaparken yaralı bacağına zarar vermediğimden emin oluyordum. Nefesini tuttu. Elimdeki mendili dudaklarına doğru götürdüm. Sertçe yutkundu. Gözleri dudaklarımı bulmuştu, hâlâ temizlememiş olduğum dudaklarımı.

MEVZU BİRAZ DERİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin