Geçmişle yüzleşmek insanlar için kolay bir şey değildi, 10 sene bu geçmişle yüzleşmeyi beklemiştim ama benim için bu kadar zor olacağını bilmiyordum. Herkesin içinde ihanete ve tacize uğradığımı anlatmak benim için kolay olmamıştı, sadece altyapısını daha önceden oluşturmuştum.
Kafamda defalarca yaşadığım o sahneleri bugün bizzat canlandırdım. Herkesin ortasında kimseyi umursamadan konuşup içimde ne kadar zehir varsa hepsini dışarıya akıttım.
Ben bugün omuzlarında yük olan, kabuslar görüp hayatı kendine zehreden Derin'i geride bıraktım.
O Derin'i geride bıraktım ama onu geride bırakamadım. Onun dahil olmadığı bir zamanda yüzleşip intikam almak isterdim ama her şeyin merkezinde o vardı, aynı kalbimin merkezinde olduğu gibi.
İçim yanıyordu. Onu bu duruma düşürdüğüm için mahvoluyor, nefes alamıyordum. Bana ihanet etmişim gibi bakmıştı, bana ilk defa nefret eder gibi bakmıştı. O bakışta öldüm, o bakışla hiç kazılmamış mezarıma gömüldüm.
Bu kadar çabuk pişmanlık yaşayacağımı çok iyi biliyordum, Andrea'yı öyle acı çekerken düşünmek bile kalbime hançer saplıyordu.
Bir kapı sesi duydum. Yere saçılmış incilerin üzerinde elim hızla inip kalkan göğsümü sakinleştirmeye çalışırken onun adımlarını fark ettim.
Ona bakmaya bile hakkım yoktu, biliyordum. Ondan özür dilemeye bile hakkım yoktu ama dayanamazdım. Başımı yerdeki incilerden kaldırıp ona baktım. Bir saniye duraksadığında başı biraz bile hareket etmedi. Bana ona bakma hakkını vermediğini böylece anlamış oldum.
Yapamadım, önümden bana bakmadan tek bir kelime bile etmeden gitmesini izleyemedim.
"Andrea," dediğimde sesim yaptıklarım altında ezilir gibi çıktı. "Sevgilim." İlk defa ona böyle hitap ediyordum, hak ettiğini ilk defa şimdi veriyordum. Daha önce ondan gizlediklerim varken ona ruhumu açamazdım, şimdi yüklerim hafiflemişti, şimdi sadece onun olabilirdim.
Durdu. Elini yumruk yaptı, kendisiyle mücadele ediyor gibiydi. Bana dönmedi ama kımıldamadı da. "Lütfen konuşalım." Bu denli cılız tonda belki de ilk defa konuşuyordum. Sertçe yutkundum, boğazımı temizledim. Hâlâ ağlıyor olmam beni daha savunmasız hake getiriyordu. Tüm zırhımı paramparça etmiştim.
Kapıya doğru yürümeye başladı. Giderse ölürdüm, ölü bir kadının kalbini yeniden attıran bir adamdı. Giderse benden geriye bir şey kalmazdı.
"Gitme, dayanamam gitme. Konuşalım."
"Ne konuşacağız, Derin? Sen az önce konuşmaman gereken her şeyi konuşmadın mı zaten?" Kıpkırmızı dolu gözleri akmamak için direniyordu. Yüzünü ekşitip bana iğrenerek baktı. Onun hayal kırıklığı olmuştum. "Bir de gelmiş bana sevgilim diyorsun." Bir adım atıp üzerime doğru geldi. "Bana daha önce hiç böyle hitap etmedin. Şimdi ne değişti? Bir daha mı kandıracaksın beni? Yine mi inanayım yalanlarına?"
Benim kalbimi kazanacağını söylemişti, çoktan kazanmıştı ama ona bir karşılık göstermemiş her şeyin bitmesini beklemiştim. Şimdi tüm çıplaklığımla karşısındayken bana hayal kırıklığıyla bakıyordu.
"Hayır," dedim telaşla. "Hayır öyle değil. İnan bana sana çok âşığım, sadece bugünü bekledim. Sana yüklerimden kurtulup gelmek istedim."
Burukça gülümsedi, dudakları aralandığında daha da paramparça oldum.
"Sen bana ihanet ettin. Sen bize ihanet ettin, Derin. Bana anlattığında dinlemedim mi seni? Ben senin için kardeşimi karşıma alıp azarladım, onca acının hesabını sordum ona. Sen ne yaptın? Herkesin içinde ne yaptın? Bilmiyor muydun bu ihalenin benim için önemini?" Aklına bir şey gelmiş gibi kaşlarını havaya kaldırdı. "Ah, bunlar en başından beri umurunda bile değildi ki. Beni sevmedin ki sen, amacın intikamdı. Onun için yaklaşmışsın yanıma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEVZU BİRAZ DERİN
General FictionBir şirket casusunun intikam hikayesi... Derin, yıllar önce en yakın arkadaşı ve sevdiği adam tarafından ihanete uğramış bir kadındır. Bu ihanetin sonucu hapse girer ve orada yolları Ayanlarla kesişir. Yıllarca intikam için kendini yetiştiren Derin...