"Derin," dedi belime sarılarak. Dudakları omzumu bulduğunda kıkırdadım. Rahat durmazsa ona yemek pişiremezdim ki.
"Yemeğin altını kapattığımda sarılsanız ölmezsiniz Sinyor Andrea, yanarsa yiyemeyiz."
Yüzünü göremesem de gözlerinin geniş tencerede olduğunu hissedebiliyordum. Acıkmış olmalıydı, ona yemeklerimin benden daha güzel olduğunu söylemiştim ve şimdi ispatlama sırasıydı.
"Yanık da yerim, sen yapıyorsun sonuçta." Boynumdan öptüğünde onu geri çekilmeye zorladım ama ellerini bir türlü üzerimden çekmedi. "Senin yaptığın yemeği kutsalım sayarım."
Başımı ona çevirip gözlerine baktım, bir yemeğe bir de bana bakıyordu. Kavurmaya son bir defa göz atıp altını kapadım sonra da pilavla çorbaya aynı şeyi yaptım. Bedenimi tamamen ona döndürüp kollarımı boynuna doladım.
"Çok mu acıktın sen?"
"Çok," derken sesindeki ton karın açlığından fazlasıydı. Yemekten önce biraz beni yiyecek gibi bakıyordu. Dudaklarımı seyretmesi de bundan olmalıydı.
"Sofra kuruldu mu?" dedim daha sessiz bir tonda, kalbimin ritmi bozulmaya başlamıştı bile. Bende böyle etki bırakması irademi sarsıyordu.
"Kuruldu, sevgilim."
"Ekmekler?"
"Dilimlendi, bebeğim."
"Su?"
"Sağlık için yemekle beraber içmiyoruz, güzelim."
Ondan kopabilmemin bir bahanesini bulamayınca titrek bir nefes verdim kollarında. Müşkülümü fark edince gülerek geri çekildi ve elimden tutup beni sofraya götürdü. En azından fiili olarak acıktığımızın farkındaydı ve yemek yememiz lazımdı.
"Servis benden o zaman. Önce çorbalar."
Geriye yaslanıp pişirdiğim yemeklerin servisini seyrettim. Ses çıkarmadan yerken de gözlerimi ondan ayırmıyordum. Sessiz bir muhabbetin içindeydik sanki. Aşk dolu bakışları beni delip geçerken heyecanla kıpırdanıyor masada hiç ihtiyacım olmayan tuzluk gibi eşyalara uzanıyordum.
Üniversite zamanında yaşayamadığım heyecanlı aşkı şimdi mi yaşıyordum? Aşk mıydı bu emin değildim ama bir heyecanın içinde yer aldığım gerçekti.
"Aşkım, bu yemek harika olmuş. Et lezzetli bir şeydir ama bu kadarını tahmin etmiyordum. Nasıl pişirdin?"
"Söylemem, meslek sırrı."
"Bana da mı?"
Başımla onu onayladığımda gülmeye başladım. "Sana da. Çok istersen pişiririm ama tarifini kimselere vermem."
"Hiç kimseye mi?"
"Hiç kimseye."
"O zaman bana ömrüm boyunca et kavurmak zorunda kalacaksın, Gökyüzü'm."
O kadar yanında kalabilecek miyim bilmesem de ne zaman isterse o yemeği önünde bulacaktı. Madem pişirdiklerimi kutsalı kabul ediyordu, ona istediği kadar yemek pişirebilirdim ve bundan büyük keyif alırdım.
"Anlaştık."
"Yarın büyük gün, bu projeye çok çalıştık, ihaleyi alabileceğimizi düşünüyorum. Güneş panelleri böyle bir konumda ülkenin elektrik üretimine büyük katkı sağlayacaktır. Tümer'le Sıla'dansa ben daha çok ilgiliyim, sonuçta çizimlerin başında ben vardım."
Bu konuyu konuşmamalıydı, vicdanımı zaten bastıramıyorken bir de onun dudaklarından bunları duyarsam daha çok acı çekerdim.
Mecburdum. Tümer ve Sıla'yı mahvetmem lazımdı, onların bana yaptığı yanına kalmamalıydı. Ayanlar bir yana kendi intikamım için bunu yapmam gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEVZU BİRAZ DERİN
General FictionBir şirket casusunun intikam hikayesi... Derin, yıllar önce en yakın arkadaşı ve sevdiği adam tarafından ihanete uğramış bir kadındır. Bu ihanetin sonucu hapse girer ve orada yolları Ayanlarla kesişir. Yıllarca intikam için kendini yetiştiren Derin...