"Öğret bana, nasıl unutulur düşünmek?"
William Shakespeare
*
"Yani açığı kısası Halil mümkün olan en kısa sürede oradan çıkmalı. Yapabilir misin yapamaz mısın, bana bunu söyle?"
"Yapacağımı biliyorsun Alparslan."
Adliyeden döndükten sonra doğrudan ofise geçtiğimizde Kenan da yanımızdaydı. Alparslan önceki konuşmamızın ardından ofisten ayrılırken haber saldığı avukat arkadaşı bizi orada bekliyordu.
Erkan Kaya, Alparslan'ın üniversiteden arkadaşıydı. Aynı fakülteye gittiklerini söylediğinde Alparslan'ın da hukuk okuduğunu ancak mesleğine devam etmediğini de anlamıştık.
Dediğine göre Erkan Kaya Alparslan'ın tanıdığı en korkusuz, en gözü kara avukattı. Zaten ofisten içeriye girip onu ilk gördüğümde de aynı izlenime kapılmıştım ancak cesur olması yeterli değildi, Halil'i oradan çıkartabileceğine inanmam gerekiyordu.
"Net bir cevap vermeniz gerekiyor." Diyerek ısrar ettim.
Adam başını bana çevirdi ve istediğim netlikte ama ukala bir tavırla cevap verdi. "Yapabilirim."
Buna rağmen rahatladığımı söyleyemezdim. Bir yanım her zaman en kötüsünü düşünüyor ve ona göre hareket etmemi söylüyordu ancak böyle bir durumda nasıl hareket edeceğimi kestiremiyordum.
"Meryem Hanım." Dedi Erkan ve ona bakmama neden oldu. "Birbirimizi henüz tanımıyor olabiliriz ama yapabilirim diyorsam yaparım. Bunu kibirli biri olarak değil, kendine güvenen biri olarak söylüyorum. Halil'i ben de tanıyordum ve bile isteye bir adamı hele de bir polis memurunu öldüreceğini sanmıyorum. Zaten bu işi oldubittiye getirmişler. Altında farklı bir şeylerin yattığı bariz. Benim görevim de bunu ortaya çıkartmak."
Sözleri güven vericiydi ancak sözleri değil eylemleri önemliydi.
"Siz sadece topladığınızı söylediğiniz o belgeleri bana getirmeniz yeterli."
"Ne belgesi?" diye sordu Kenan.
"Meryem kendince birkaç belge toplamış." Diye açıkladı Alparslan, benim sessiz kaldığımı görünce. "Kadir Bektaş'ın illegal işler yaptığını gösteren belgeler."
Kenan bana döndü. O akşam Cengiz'le beraber mahalleye girdiğimizi gördüğünde ne yaptığımızı anlamıştı. Ve ifadesinden pek de mutlu olmadığı anlaşılıyordu. Herkesin içinde bunu dile getirmemesi daha sonra benimle konuşacağı anlamına geliyordu.
"Bugün getiririm. Hatta şimdi almaya gidiyorum." Dedim oturduğum yerden kalkarken. Kenan da benimle beraber kalktı.
"Acelesi yok, yarın getirseniz de olur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FARKLI ZAMANLARA AİDİZ
Ficción históricaBedenim tir tir titremeye başlamıştı. Gözlerim dolmuş neredeyse ağlayacaktım. Etrafta yeni yeni fark ettiğim geçmişe ait şeyler vardı. Tabelalar, arabalar, insanların üzerindeki kıyafetler bile... Kaza yaparken duyduğum gibi bir korna sesi duydum, a...