11. Bölüm

305 19 11
                                    

Herkese meehabalar. Atlamalı bir bölüm oldu. Bana kızıcaksınız biliyorum ama olay döngüsü bu üzerine kurulu. Şimdi sıra bizim gizli sırları ortaya çıkarmamızda. Bundan böyle Gonca'nın ağzından okuyacağız bölümleri. Olayın biraz daha içine girme kararı aldım. Güzel ve merak dolu bir bölüm sizleri bekliyoru. Sakın bana kızmayın bu konuda anlaşalım istiyorum lsmlekslelsö

Neyse okuyunca neler neler olduğunu anlarsınız. Şimdiden hepinize keyifli okumalar. Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum canlarım 🌸💞😘


*********

Koskoca iki yıl, iki ömür... Dile söylemesi kolay, peki ya yaşanmışlıklar. Her yıldan bir ders çıkarır insan ben bu iki yılda pek çok şey öğrendim. Evvel güvenmemeyi, hele ki hane dediğimiz o yuvaya, yüzümüze gülüp arkamızdan iş çeviren insanlara güvenmemeyi çok acı bir şekilde öğrendim. Benden sevincimi, hayallerimi, umutlarımı, yaşayacak onca güzel günlerimi çaldılar. Yaşadığım onca şeyleri görmezden gelip hiç bir şey olmamış gibi davrandılar. Her defasında ayağa kalkmak için çabaladığım da ise kolay atlattığımı söylediler. Oysaki ben öldüğüme bile inanıyordum. Yaşadıklarımın bir kabus olduğuna inanıyordum. Amma değildi...

Günler geçti, aylar geçti, mevsimler değişti amma ben hiç değişmedim. İçimde ki acı gün be gün çoğaldı. Ne ağlayıp içimdeki nefreti kusabildim, ne de söyleyip kurtulabildim. Yıllarca acısını çektim. Zira cellatlarım bana bunu reva görmüşlerdi. Sırf kendi hevesleri yüzünden beni kör bir kuyuya hapsetmişlerdi.

İçimde her şeyi gözü yaşlı bir şekilde kabul eden kız çocuğu, dışımda ise buz gibi bir kadın... Oysa ne çok şey isterdim, Amma artık hiç bir şey istemem. Razı geldiğimden midir yoksa içimde küçük olsada hep bir yerlerde duran umuttan mıdır bilmem? Yahut tüm zorlukları erken yaşta yaşamanın verdiği ağırlık mıdır bilemem!

Beni bu dipsiz kuyuda yalnız bırakmayan tek şey ise yine benim kanımdan benim canımdan olan oğlum olmuştu. Hüznüme de sevincime de ortak oldu...

İmdi yanı başımda, parmağımı tutarak uyuyordu. Saçlarını geriye doğru okşayıp her zaman yaptığım gibi uyurken onu seyrediyordum. Yaşadığım onca şeyden uzaklaştıran tek şey işte bu andı. Ta ki içeriye onun gelmesiyle.

"Uyuyor mu aslan parçam?"

Ellerimi oğlumdan ayırdım ve üzerini güzelce örtüp yataktan kalktım. Gelip yatağa uzanıp oğlunu sevdi. Alnından öpüp kalktı ve aynanın karşısına geçti.

"Her şey hazır değil mi Goncam? Bir eksiklik istemem ona göre. Yarın çok önemli bir gün benim için."

Her dediğine susup başımı sallamaktan ya da göz devirmekten başka bir şey yapmıyordum. Böyle yaparak ömrümü kendime zindan ettiğimi söylüyordu. Aksine içim bir tek böyle rahatlıyordu. Yine başımı sallayıp sustum. Çadırın kapısı açıldı, müsade isteyip içeriye giren Aykız'dı. Hani en yakın dostum dediğim, gerçi öyle miydi o da bir muamma. Zira o da herkes gibi bu yaşadıklarıma sessiz kalıp önüne bakmam gerektiğini söyleyenlerdendi.

"Emir bey, civarda ki beyler geldi. Yakup bey otağda sizi de bekliyor."

Aykız gözlerime bakmaya çekinirken kapıda durmayı sürdürüyordu. Emir ise başını hızla sallayıp yanıma ilerledi. Gelişinden yine insanların gözüne sokmak için yapacağı şeyi anladım. Karşı gelsem olayı yine başka yerlere çekeceğinden olduğum yerde durdum. Yanıma gelip alnımı öptü. Yüz ifademden iğrendiğim belli olsa bile buna asla bir şey demiyordu.

MAL-İ HÜLYA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin