Hepinize merhabalar. Bomba gibi yeni bölümle karşınızdayım. Bu sefer gerçekten de bomba gibi bomba bir bölüm oldu. Merakınızı giderecek ve biraz da olsa sizi üzecek şeyler yazmış olabilirim. Hem Gonca'ya hemde Alaaddin'e bol bol üzüldüğümüz bir bölüm.
Araya bir şarkı koydum sadece o kısma uygun olduğu için ana temaya ekleyemedim. O bölüme geldiğiniz zaman herhangi bir yerden açıp o şekilde okumanızı tavsiye ederim. Ben öyle yapıp yazdım ve hala da etkisinden çıkamadım lemoeksle
Umarım beğenirsiniz ve beklediğinize değer. Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar. 🌸🤚🏻🤍
****
Beyler kendi aralarında, hatunlar ise kendi aralarında konuşmaya başlamıştı. Ben yanımda oturan Nilüfer ile koyu bir sohbete girmişken Agah beyin bana seslenmesiyle ona döndüm.
"Gelin kızım!"
Bana seslendiğinde sofradaki herkesinde bakışları bana dönmüştü. Onunda bana bakıyor olması durumu daha da zor kılıyordu benim için. Bakışlar üzerimdeyken hafif bir tebessümle Agah beye dönmüştüm.
"Ee hayde, torunumuda getir sofraya. Beyler merak ederler. Herkesler görsün bilsin torunumuzu."
Bu davet düzenlenmeden önce Esved hatun ile bu konuşmayı yapmıştık. Ama şimdi o da bana yüz çevirmiş ve beyine dönmüştü. Bakışlarımı hayır anlamında Emir'e çevirdiğimde, başını eğmiş ve getirmem için komut vermişti. Diyecek başka sözüm olmadığı için zoraki bir gülümseme ile ayağa kalkmış ve sofradan uzaklaşmıştım.
Odaya vardığımda Lal'in sedirde kucağında oğlum ile oynadığını gördüm. Sinirle oflamış ve içeriye girmiştim.
"Allahım ben ne vakit kurtulacam bunlardan! Bir yol göster bana, yalvarırım."
Lal bir sorun olduğunu anlamış ve yanıma gelmişti. Hayatımda belkide benim için endişe eden, beni düşünen tek kişi oydu. Onu üzmek istemediğim için gülümsemeye çalışmış ve evladımı kucağından almıştım.
"Kısa bir süre benim yanımda kalacak, sonra ben sana getirtirim oğlumu."
Sorgulamadan başıyla onaylamış ve kapıyı açıp çıkmamda yardımcı olmuştu. Ayağıma takılan kaftanı düzeltmiş ve koridorda ilerlemeye başlamıştım. Havanın karanlık olması ve etrafta aydınlatmak amacıyla ateşlerin yanması oğlumu bir hayli korkutmuş ve hareketlenmeye başlamıştı. Sırtını sıvazlamaya başlamışken merdivenlere doğru ilerledim.
"Yok bir şey oğlum. Bak anan burada."
Başını hızla kaldırmış ve bana bakmaya başlamıştı. Burda olduğumu, yanında olduğumu kendine ispatlamak istemiş gibi yüzüme dokunmuş ve göğsüme vurmaya başlamıştı.
"Evet oğlum, ben burdayım."
Başını yavaşça göğsüme yaslamış ve sessizleşmişti. Avluya baktığımda merdivenlerin ucunda sofraya dönük bir şekilde bekleyen Emir'i gördüm. Sofradaki herkes konuşmalarına kaldığı yerden devam etmişlerdi. Kimsenin beni izlemediğine kanaat getirdiğimde kucağımdaki evladımı sıkı sıkı tutmaya çalışarak yavaşça merdivenlerden inmeye başladım. Bakışlarımı merdivenlerden çekmiş ve göz gezdirmeye başladığımda onu kapının ucunda alplar ile konuşurken gördüm. Ayağım kaftanıma takılır gibi olduğunda önüme dönmüş ve hafifçe kaldırarak devam etmiştim. Huysuzlanmaya başlayan evladıma bakmış ve sırtını sıvazlamaya başladım. Son merdivenleride hızla inmeye çalışınca olan olmuştu.
Ayağım kaftana takılmış ve son iki basamağı göremeden tökezleyeceğim vakit düşeceğimi anlamış ve elimi tahtalara uzatacağımda onun kolumu tutup çekmesi bir olmuştu. Etrafta hatunların bağırışlarını ve Emir'in duyduğu sesle bize dönmesi bir olmuştu. Ama ben sadece bir kaç mesafe uzağımda kalan ona bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAL-İ HÜLYA
Historical FictionNe yazıyor o meşhur kitapta; "Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir." İşte Gonca hatun o mutsuz aileye sahipti. Tek isteği güce sahip olmak isteyen bir babaya, gözünü mücevher ve altınlarla boyanılan bir...