Herkese merhaba. Günler sonra nihayet yeni bir bölüm atabildim. Artık çok daha uzun bölümler bizi bekliyor. Sıkılırmısınız bilmem ama bundan sonra böyle gözüküyor. Yeni bölümleri bekleyin derim size. Çünkü bundan sonraki bütün bölümler heyecanı dorukta olan bölümler olucak.
Koymuş olduğum şarkı hakkında da yorumlarınızı bekliyorum. Sizce bölüme uygun olmuş mu? Bundan sonra her bölüm için ayrı bir şarkımız olucak.
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum canlarım. Keyifli okumalar. Umarım beğenirsiniz. 💞🌸
*********
Uç pazara geldiğimizde az sayıda ahali vardı. Arabadan inmeme alplar yardımcı oldu. Lal kucağında ki pusetle hemen yanı başımdaydı. Otağdan hatunlar ile çıkmak üzere olan Aykız ile göz göze geldik. Bir şeylerin ters gittiğini anladı. Lal ile çadıra doğru ilerledik. Pusetinde uyuyan evladımı beşiğine yatırmış ve sessizce durup beni izlemişti. Elim yüreğimde, sedire oturdum. Aldığım her nefes yüreğime batıyordu sanki. Bu duyguyu, hissi, acıyı aylar önce bıraktım sanıyordum ama hala taze duruyordu orada. Sadece görmem yetmişti. Oysaki ben evladım için o kuyudan çıkmış ve yeni bir hayata başlamıştım. Yine becerememiştim... Gözyaşlarım amansızca akıyordu. Ama ağladığımı bile hissetmiyordum.
Aykız çadırdan içeriye girdi. Evvel Lal hatuna baktı. Sanki ondan bir şeyler öğrenmek istemişti. Gözlerimiz buluştuğunda aramızda ki kırgınlığı unutup hızla yanıma oturdu. Halimden memnun değildi belliki. Yoksa böyle bakamazdı gözlerime.
"Ne oldu Gonca? Ne bu halin?"
Korkuyla Lal'e döndü bakışları. Ben ise sadece önüme bakıyor ve gözlerini düşünmek istiyordum. Aykız'ın beni silkelemesiyle bir nebze olsada kendime gelmiş gibi oldum.
"Gonca bir şey de Allahaşkına, korkutma insanı? Kötü bir şey mi oldu?"
Olmuştu, olan yine bana olmuştu. Söylersem anlayabilecek miydi ki? Yoksa yine bana sus mu diyecekti, hangisi? Beni anlayıp yanımda mı olacaktı, yoksa daha önce yaptığını mı yapacaktı? Kime güvenebileceğimi bile bilmiyordum. Bakışlarımı Aykız'a çevirdim. İlk kez ben tek bir şey demeden olanları gözlerimden anlasın istedim. Ama sadece bakmakla yetinmişti. Yüreğime ağırlık yapan kelimeleri zar zor dilime dökmeye çalıştım.
"Aykız!"
Ama yapamadım. Olmadı. Acısı o kadar büyüktü ki, neyi nasıl anlatacağımı bilemedim. Yüzümü elimle kapatıp bir süre kendime izin verdim. Omzumda hissettiğim Aykız'ın eliydi. Bir zamanlar dostum dediğim elin sıcaklığıydı bu. Yeri dolmayacakmış gibi gözyaşlarımı sildim. Benden bir cevap bekleyen Aykız'a döndüm.
"Burda!" Gözyaşlarım arasında derin bir nefes aldım. Yavaşça yanıma gelen önümde oturan ve bir elini bana destek olmak istercesine dizime yaslayan Lal'e baktım. Konuşamadan bile, varlığım yanında diyordu. En azından bunu hissetmiştim. Aykız anlamayan bakışlarla bana baktı.
"Gonca, ne oldu? Hayde anlat bana."
Sabırsızca benden bir yanıt bekliyordu. Gözlerimi yumup ona döndüm. Ona baktığımda tıpkı eskisi gibi bakıyordu bana. Kardeşim gibi...
"Onu gördüm, dönmüş." Kısa bir süre hıçkırıklarımın dinmesini bekledim.
"Alaaddin bey mi?"
Aykız şaşkınlıkla bir bana bir de Lal'e bakmaya başladı. İnanmıyordu, zira bende bir süre hayal gördüğümü düşünmüştüm. Ama değildi, o burdaydı. Gözyaşlarım akmaya devam ederken yavaşça başımı salladım. Aykız omzumdaki elini hareketlendirdi, beni yatıştırmak istermişcesine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAL-İ HÜLYA
Historical FictionNe yazıyor o meşhur kitapta; "Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir." İşte Gonca hatun o mutsuz aileye sahipti. Tek isteği güce sahip olmak isteyen bir babaya, gözünü mücevher ve altınlarla boyanılan bir...