20. Bölüm

245 24 29
                                    

Merhabalar. Yeni bir bölümle karşınızdayım. Yeni bölüm mesajları alınca çok geçe kalmadan paylaşayım dedim. İlgi ve alakanız için hepinize çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız.

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum canlarım. Keyifli okumalar dilerim. 🌸🌼💕

***

Mehmet bey ve alpları meyhaneden hızla ayrılmış ve Uç pazarın yolunu tutmuşlardı. Siniri dizginlenmeyecek bir haldeydi. Zira canı bildiği bacısının böyle bir hakarete uğramasına göz yumamıyordu. Bacısı o herifi her şekilde kabullenmişken onun böyle yapması zoruna gitmişti. Hızlı gittiğinin farkına varmış ve yavaşlamıştı. Göktuğ alp beyinin yanına ilerlemiş ve lafa girmişti.

"Şehzadem, sakin olasınız. Gidince herkese anlatırsınız durumu."

Mehmet bey yuları çekmiş ve alpına dönmüştü. "Elimde değil Göktuğ, elimde değil. O şeref yoksunu böyle bir şeyi nasıl eder aklım almaz." Siniri tekrardan nüksetmiş ve atını daha da hızlı sürmesine sebep olmuştu. "Amma elbette bunun bedelini ödeyecek."

İlerlemeye devam ettiklerinde Mehmet bey omzuna gelen ok ile acıyla inlemiş ve yuları hızla çekip atını arkaya doğru çevirmişti. Göktuğ alp ve diğer alplarda Mehmet beyin önünde siper olmuştu.

"Alplar! Vaziyet alın."

Alpların bir kısmı atlarından inip kılıçları çekmişti. Diğerleri ise zırhları kaldırmış ve Mehmet beyi korumaya çalışmıştı. Mehmet bey karşısına baktığında moğol kisveli nökerleri gördüğünde atından inmiş ve onlara seslenmişti.

"İt soyuları sizleri! Hele gelinde bu ettiğinizin bedelini ödeteyim size."

Alplar Mehmet beyden aldıkları komutla kılıçlarını çekmiş ve onlara koşarak gelen nökerlere saldırmışlardı.

***

Çadır dışında duyduğum sesler uyanmamı sağlamıştı. Ahali gün ışığında uyanmış ve hazırlıklara başlamıştı. Yataktan doğrulduğumda beşiğinde uyuyan oğlumu gördüğümde açılan üstünü örtmüş ve üstümü değiştirmeye başlamıştım. Ahalinin içine çıkmayı istemiyordum. Ama onlar muhtemelen hadiseyi işitmiş ve benimde burda olduğumu öğrenmişlerdi. Elimde olmadan yinede bu yaşadıklarıma utanıyordum. Çadırın açılmasıyla Aykız içeriye girdi.

"Hayırlı sabahlar Gonca'm. Otağda sofrayı kurduk, seni beklerler."

İşte istemediğim bir olay daha. Anamın edeceği lafları duyacak kadar hazır hissetmiyordum kendimi. "Sen benim için sofrayı buraya hazır etsen olur mu Aykız?"

Aykız istemeyerek başını hayır anlamında sallamış ve bana bakmıştı. "Olmaz. Zira Yakup beyin kesin emri var. Seni yanında görmek istermiş."

Babamın neden bunu yaptığını biliyordum. Belkide bu onun için anama karşı oynayacağı bir oyundu. İstemeye istemeye çadırdan ayrılmıştım. Benden hemen sonra Lal evladımın yanına geçmiş ve onunla ilgilenmeye başlamıştı. Meydandan geçip otağa doğru yürüdüğümüzde ahalinin beni görmesine şaşırması ve farklı tonlarda nidalar çıkarmaları beni germiş olsada hiç bir tepki vermeden yürümeye devam ediyordum. Otağa girdiğimde anamın ve de babamın sofrada oturduklarını ve beni beklediklerini gördüm. Ayırdıkları yere geçmiş ve oturmuştum.

"Hayırlı sabahlar."

"Hayırlı sabahlar kızım."

Babama gülümsemiş ve anamın yanında ki minderin boş olduğunu görmüştüm. Ağabeyim hâlâ sofraya gelmemişti. Anamın üzerimde olan bakışlarıda hali hazırda beni beklerdi.

MAL-İ HÜLYA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin