Merhabalar. İki haftadan sonra size bölüm atmayı ne kadar çok özlediğimi farkettim. Uzun bir zaman oldu ama inanın bu bana yaradı. Sizde bir zamandan sonra alışırsınız diye düşünüyorum. Hem böyle olması benim açımdan heyecanımı arttıyor inşallah sizin için de heyecanınızı arttırıyordur.
Güzel bir bölüm sizi bekliyor, bol laf sokmalı ve kaos dolu. Heyecanınıda sona bırakmış gibi oldum ama olsun. Bende sizin gibi okumanız için sabırsızlanıyorum.
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum canlarım. Keyifli okumalar dilerim. Düşüncelerinizi yazarsanız çok sevinirim. 🌼🌸💞
****
Boynumun ağrımasıyla ve kolumun uyuşmuş olmasıyla gözlerimi açmıştım. Sedirin üstünde uyuya kalmıştım. Yüzüm pencereye dönük olduğundan havanın yeni yeni aydınlanmaya başladığını ve o anda okunan sabah ezanıyla daha çok erken olduğunu farkettim. Doğrulmaya çalıştığımda üzerimden düşmekte olan örtüyü tutmuş ve dikkatli bir şekilde sedire koymuştum. Bir an örtüye bakıp kimin örtmüş olacağını düşündüm. Başımı beşiğe çevirdiğim anda Emir'in yatakta uyuduğunu oğlumun ise beşiğinde uyuduğunu gördüm. Muhtemelen örtüyüde Emir örtmüş olmalıydı. Sedirden kalkmış ve aynanın karşısına geçip başlığımı düzeltmiştim. Sabah ezanınında okunmasıyla abdest alıp namazımı kılmış ve sonrasında üzerime şalımı alıp sessizce odadan çıkmıştım.
Avluyu görebilecek bir şekilde koridora doğru ilerlemiş ve nöbet değişimi yapan alplardan başka kimseyide görmemiştim. Hava daha erken olduğundan bir hayli soğuktu. Şala daha fazla sarılmış ve merdivenlerden avluya inmiştim. Çardağa ilerlediğim de hatunların yeni yeni kalktığını ve mutfağa doğru geçtiklerini gördüm.
Başlığını düzelterek odasından çıkmak üzere olan Zeynep hatun, gülerek yanıma ilerlemiş ve selam vermişti.
"Hayırlı sabahlar Gonca hatun. Erken uyanmışsınız, bir şey mi istediniz yoksa?"
Gülümsemiş ve çardağa doğru yürümeye devam etmiştim.
"Uykum kaçtı bende avluya indim. Sen işinin başına geçesin."
Başını eğmiş ve mutfağa doğru ilerlemişti. Çardakta oturduktan sonra etrafı izlemeye başladım. Konağa yerleşmeden önce özenle dikilen her çiçek kışın soğukluğuna dayanamamış ve birer birer solmuşlardı. Ağaçlarda kışın habercisi olarak yapraklarını dökmüş ve kuru bir ağaçtan ibaret olmuşlardı.
Konakta sadece bahçeyle ilgilenen Veysel ağa ahırın olduğu taraftan çıkıp daha kimse uyanmadan etrafı temizlemeye başlamıştı. Çardakta oturduğumu görünce evvel şaşırmış sonrasında ise başıyla selam verip işine dönmüştü.
Belli ki kimse bu vakitlerde uyanmış olmama alışık değildi. Ya da beni fazlasıyla uyuyan biri olarak görüyorlardı. Oysaki uzun bir zamandır istediğim kadar uyuyamıyor, uyandığımda ise odada kalıp evladımın uyanmasını bekliyordum.
Sessizce oturup yaptığı işleri izlemeye başladım. Dün gece Lal'e söylediklerim ve pazarda gördüklerim aklıma geldiğinde yüzümü çevirmiş ve yine onları düşünmeye başlamıştım. Olanları düşünmek bana acıdan başka bir şey vermiyordu ama buna da engel olamıyordum. Her hatırladığımda akmak için yüz tutan gözyaşlarıma da bir mani olamıyordum. Başımı öne eğmiş ve derin bir nefes alarak gözyaşlarımı silmeye çalıştım. Başımı kaldırıp göğe bakmak istediğimde merdivenlerin korkuluklarında beni izleyen Aybüke hatun ile bakıştım. Gözlerini benden ayırmayarak merdivenlerden inmiş ve çardağa doğru ilerlemişti.
Geldiğini gördüğümde ise toparlanmış ve onu beklemeye başlamıştım. Yanıma vardığında evvel gülümsemiş sonrasında ise boş olan bir kilimin üzerine oturmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAL-İ HÜLYA
Historical FictionNe yazıyor o meşhur kitapta; "Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir." İşte Gonca hatun o mutsuz aileye sahipti. Tek isteği güce sahip olmak isteyen bir babaya, gözünü mücevher ve altınlarla boyanılan bir...