Hepinize merhabalar. Öncelikle nasılsınız, iyi misiniz? Ben çok iyiyim ve çok heyecanlıyım. Çünkü bomba gibi bir bölüm ile geldim sizlere. Bol bol aşk, kaos, kavgalı bir bölüm oldu.
Gonca ve Alaaddin'in ne vakit bir araya geleceklerini inanın bende sizin gibi çok merak ediyorum. Çünkü aklımda onları nasıl bir araya getireceğime dair en ufak bir hadiseye yer yok. Umarım başarılı bir şekilde bunun da altından kalkabilirim. Çok heyecanlı bir bölüm sizleri bekliyor emin olabilirsiniz.
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum canlarım. Keyifli okumalar dilerim. Öpüldünüz!! 🌸🌼💕
******
Sermiş olduğum bir örtünün üzerine oğlumu yerleştirdiğim de etrafını iyice sarmış ve yatakta duran pusetine koymuştum. Üstünün açık kalmayan kısımlarını kontrol etmiş ve gülerek beni izleyen yüzünü avcumun içine alıp yavaşça yanağını okşadım. Her şey hazır olduktan sonra aynanın karşısına geçip başlığımı taktım. Masanın üzerinde duran küpeye uzanmış tekrardan aynaya döndüm. Kapının açılıp, Emir'in içeriye girmesiyle sandığa ilerlemiş ve hançerini almıştı.
"Her şeyiniz tam mı?"
Başımı sallamakla yetindim. O ise yatağa ilerlemiş ve pusetinde olan oğlumu kucağına almıştı. Diyecek bir sözüm olmadığı için sadece göz devirmiş ve işlerime devam etmiştim. Ortalık dağıldığı içinde toplamaya başladım. Emir sedire oturup kucağına aldığı oğlumla ilgileniyordu.
"Aslan oğlum benim. Büyümüş ha Gonca." Bana baktığını hissettiğimde bir şey demeden önüme baktım. Kucağında tutmaya devam etti. "Hele bir büyüsün ben neler yapacam oğluma, değil mi aslan parçam?"
Elimdeki eşyaları bir kenara bırakıp sessizce Emir'i izledim. Onu tanımış olmasam bu halleriyle çok iyi biri derdim ama maalesef ki onu tanıyordum ve böyle bir adam olmadığını da biliyordum. Ama ne hikmetse Demir'e karşı her zaman en iyi şekilde davranıyordu. Onun için en güzel kisveleri getirtip, en iyi eşyaları getirttiriyordu. O kadar iyi bakıyordu ki ona. İzlediğimi farkedince gülümseyerek ayağa kalktı ve kucağında ki oğlumla bana döndü.
"Bana mı benzer yoksa sana mı Gonca?"
Sorduğu sualle kas katı kesildim. Ne diyeceğimi bilemedim. Yüzündeki ifadeyi anlamış olacak ki şüpheyle bana baktı ve oğlumu görebileceği şekilde kendisine doğru çevirdi.
"Bakayım oğluma." Uzun bir süre onu izledi. Sonra tekrar bana döndü. "Gözleri aynı sen amma arada bir beni de anımsatır." Yatağa ilerleyerek evladımı pusetine yerleştirdi. Ne yaptığını izlemeye başladım. Aynı benim yapmış olduğum gibi örtüyü etrafına sarmıştı.
"Şöyle sıkı sıkı saralım, hava esmeye başladı. Hastalanmasın oğlum."
Puseti kucağına aldığında bana döndü. Hala onu izliyor olmama şaşırmıştı. Elimde tuttuğum örtüye bakmış ve bana dönmüştü.
"Ee hayde Gonca, bırak gayrı elindekini. Ben çıkarım sende arkamızdan gelirsin."
Gülümsemesi bir an olsun yüzünden silinmemiş ve o şekilde de dışarıya çıkmıştı. Gün be gün ayrı rollere bürünmesi beni daha da şaşırtıyordu. Yaptığı onca şeyden sonra hiç bir şey olmamış gibi davranması da cabasıydı. Elimdeki örtüyü sandığa koymuş ve aynanın karşısında son kez kendime bakmıştım. Çadırdan çıktığımda da herkesin atlara doğru ilerlediğini gördüm. Emir puseti arabaya yerleştirmiş ve Lal'i de geçmesini söylemişti. Alplara dönerek atımı getirtti. Babam ve ağabeyim atlarına binmişti. Anam da arabaya binecekken arkasından ilerlemeye başladım. Emir'in bana seslenmesiyle ona döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAL-İ HÜLYA
Historical FictionNe yazıyor o meşhur kitapta; "Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir." İşte Gonca hatun o mutsuz aileye sahipti. Tek isteği güce sahip olmak isteyen bir babaya, gözünü mücevher ve altınlarla boyanılan bir...