*bu hikayede geçen tüm olay ve karakterler tamamen hayal ürünüdür.
adı geçen hiçbir futbolcuyu karalamak,
hakaret etmek söz konusu değildir.
bunu göz önünde bulundurarak okursanız, sevinirim.**dip not: okuyacağınız bazı repliklerde italik yazılan yerleri fransızcaymış gibi düşünebiliriz.
•••
İddia olayından birkaç ay önce.
• İdil.
Sahanın kenarına doğru yürürken, takımdan yükselen neşeli çığlıklar ve tezahüratlar kulaklarımda yankılanıyordu. İdmanda tam bir rekabet havası vardı; Berkan ve Michy, son dakikada attıkları golle havalara uçuyorlardı. Berkan'a sarılan Michy'yi izlerken, sahadaki enerjiyi iliklerimde hissediyordum.
Gözüm Kaan'a takıldı. Topla oynayan bedeninin her hareketi kusursuzdu, attığı her adım dikkatli ve güçlüydü. Bir an göz göze geldiğimizde, dudaklarımda farkında olmadan beliren gülümseme onun da yüzüne yayılınca, içim ısındı. Fakat tam o sırada, bir anda omuzlarıma ağırlık bindi.
"Berkan!" diye çığlık attım korkuyla, üzerime atlayarak dengemi bozan kişiyi fark ettiğimde.
"Amına koyayım, kulağımı patlattın! Ne bağırıyorsun be?" dedi Berkan yüzünü ekşiterek, elleriyle kulaklarını ovuşturuyordu.
Hafifçe başına vurdum, "Küfür etme lan! Asıl sen ne diye üzerime atlıyorsun?" dedim gülerek.
Berkan, kendine has rahat tavrıyla yanımda durdu ve etrafa bakındı. "O kadar daldın ki, müdahale etmem gerekti. Neye güldün o kadar?"
Kaşlarımı kaldırarak karşılık verdim. "Senin haline gülmüş olabilir miyim sence?"
O sırada yanımıza Kaan yürüyerek geliyordu. Tam Kaan'ın da katılacağını düşündüğüm an, telefonum çalmaya başladı. Telefonuma baktığımda ekranda Theo'nun adını gördüm.
Yıllardır birbirimizi tanıyorduk, aramızdaki bağ dostça kalmıştı ama geçmişten gelen bir alışkanlıkla her konuşmamızda biraz heyecanlanırdım.
Berkan başını eğerek telefon ekranına baktı ve hemen yüzünde geniş bir sırıtış belirdi. "Ooo! Theo mu?"
Gözlerimi devirdim. "Kapa çeneni Beko," dedim, telefonu açarken ondan uzaklaşmak için adımlarımı hızlandırdım.
Sahadan biraz uzaklaşıp sessiz bir köşeye çekildim ve telefonu kulağıma götürdüm. "Theo?"
Theo'nun tanıdık Fransız aksanlı sesi kulağıma gelince, hafif bir gülümseme belirdi. "İdil, mon amie, nasılsın? Bir süredir konuşmadık, merak ettim seni."
Theo'nun sesinde hep aynı rahatlık ve sıcaklık vardı. Bu, ilişkimizin en sevdiğim yanlarından biriydi. Fransız aksanı kulaklarımı okşarken, istemsizce gülümsedim.
"İyiyim Theo, sadece biraz yoğunum, seni arayacaktım fakat yoğunluktan arayamadım kusura bakma. Sen nasılsın? Fransa'da işler nasıl gidiyor?"
Theo hafifçe güldü. "Ben de iyiyim. Avukatlık yoğun ama keyifli. Seni merak ettim, alıştın mı oraya mon amie?"
"Alıştım, hatta çok sevdim." Dedim yavaşça yürürken,
"Mon cherie, senin adına çok sevindim... İdil, ben birkaç hafta içinde İstanbul'a geleceğim. Eğer senin için de uygunsa, görüşebilir miyiz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iddia, kaan ayhan.
FanfictionBir yıl önce sosyal medya, pr pozisyonunda Galatasaray Spor Klübüne işe giren İdil, hakkında dönen iddiadan tamamen habersizdir. *bu kurgudaki karakter ve olaylar tamamen bir hayal ürünüdür. hiçbir satırı hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır.* ...