*bu hikayede geçen tüm olay ve karakterler tamamen hayal ürünüdür. adı geçen hiçbir futbolcuyu karalamak,hakaret etmek söz konusu değildir.bunu göz önünde bulundurarak okursanız, sevinirim.*
Geldik yazarken en keyif aldığım ve beni en çok linçleyeceğiniz bölüm (bölümlere). Şimdiden hepinizden özür dilerim.
*dip not: okuyacağınız bazı repliklerde italik yazılan yerleri fransızcaymış gibi düşünebiliriz.
•••
İki hafta sonrası,
• İdil.
İki hafta geçmişti. Theo, her zamanki sabah enerjisiyle mutfakta koşturuyordu. İçimde bir yerlerde ona minnettar hissediyordum, çünkü son iki hafta boyunca ne kadar zor bir dönem geçirdiğimi biliyor ve bana destek olmak için elinden geleni yapıyordu.
Gülümseyerek mutfağa girdiğimde neşeyle, "Günaydın, chéri," dedi.
Bu iki hafta içinde beni tekrar hayata döndürmeye çabalıyordu. Dışarı çıkmamı, eski takımımla buluşmamı, biraz kafamı dağıtmamı sağlamaya çalıştı. Birkaç kez eski takım arkadaşlarımla buluşturmuştu ama ben hâlâ kendimi toparlayamamıştım.
İçimdeki yıkım o kadar derindi ki, Kaan'dan ve Berkan'dan gelen aramaları açacak gücü bile bulamıyordum. İkisi de defalarca aramıştı ama onları duyacak kadar bile hazır değildim. Henüz değil.
"İdil, hadi kahvaltı hazır!" Theo'nun seslenişiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
Sesinde her zamanki neşe vardı. "Krep yaptım, seversin. Hadi soğutmadan gel," dedi mutfak tezgahından bana göz kırparak.
Gözlerimi ona çevirdim, yorgunluğumu gizlemeye çalışarak. "Theo... Zahmet etmişsin. Gerçekten teşekkür ederim," dedim hafif bir utançla. Son iki haftadır üzerime fazla düşüyordu, bunu görmezden gelmek mümkün değildi.
"Senin için her zaman... Her şeyi yaparım, biliyorsun," dedi, gözlerinin içine bakarak. Sonra eğilip saçlarımdan nazikçe bir öpücük kondurdu ve yerine oturdu. Gözlerinin içindeki sevgi ve endişe her zamanki gibi açıktı.
Ben gülümsediğimde, bu onu o kadar mutlu etti ki, neredeyse kahkahaya boğulacaktı. "Ha, sonunda ya! Sonunda!" dedi, "Güldüğünü görmek, gerçekten harika."
Ben de gülümsemeye devam ettim, ama midemde ani bir bulantı yükseldi. Bir an için gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım, midemdeki rahatsızlık biraz yatışsın diye. O an Theo'nun gözleri hemen ciddileşti, kaşları endişeyle kalktı.
"İyi misin?" diye sordu, sesinde hafif bir panikle.
"İyiyim," diye yalan söyledim, ona daha fazla endişe vermemek için. "Sanırım midemi üşüttüm." Elimi karnıma bastırarak, bulantının geçmesini bekledim.
Theo, şüpheyle bana baktı. "Bir şey yemiyorsun ki, nasıl miden bozulmuş olabilir?"
Başımı iki yana salladım, "Bilmiyorum. Belki stres... Ya da yorgunluktan," dedim, ama midemdeki bu his bana garip gelmeye başlamıştı. Yoğun stres altında mide bulantısı yaşamam normaldi, ama bu sefer his daha farklıydı. Daha derindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iddia, kaan ayhan.
FanfictionBir yıl önce sosyal medya, pr pozisyonunda Galatasaray Spor Klübüne işe giren İdil, hakkında dönen iddiadan tamamen habersizdir. *bu kurgudaki karakter ve olaylar tamamen bir hayal ürünüdür. hiçbir satırı hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır.* ...