*bu hikayede geçen tüm olay ve karakterler tamamen hayal ürünüdür.
adı geçen hiçbir futbolcuyu karalamak,
hakaret etmek söz konusu değildir.
bunu göz önünde bulundurarak okursanız, sevinirim.*•••
İddia olayından birkaç ay önce.
• İdil.
Telefonun tekrar çalmaya başladığını duyduğumda, yorgun bir şekilde uzanıp ekrana baktım. Gözlerim hâlâ yarı kapalıydı. Barış'ın enerjik sesi ve arkadan gelen müzik, onun arabada olduğunu hemen anlamamı sağladı.
"Barış, sabah sabah kendine küfür ettirmek mi istiyorsun?" diye söylendim, sesi duymak bile uykumu kaçırmaya yetmişti.
"Saatine hiç baktın mı sen? Saat öğlen bir oldu İdil, kış uykusuna yattıysan uyan artık. Çünkü az sonra kahvaltı için sana geliyorum," dedi Barış neşeyle.
Yorganı yüzüme çektim ve mırıldandım, "Git kahvaltını başka yerde ye, lütfen."
Dinlenebildiğim nadir cumartesi günlerinden biriydi ve bütün günü yatağımda tembellik yaparak geçirmeyi planlıyordum. Ama Barış bu planı bozacak gibiydi.
"Nasıl yani? Bana anlatmak istediğin bir şey yok mu İdil?" dedi kışkırtıcı bir ses tonuyla.
"Yüzüne kapatacağım telefonu Barış, cidden," dedim, sinirlenmeye başlıyordum.
"Lan yoksa o Fransız lavukla mı sabahladın?" dedi bir anda, sesi alaycı bir hal almıştı.
"Theo onun adı, ya! Ve hayır!" dedim, sesimi yükselterek, "Götünden uydurma şeyler söyleme, ya. Hiçbir şey olmadı."
Tam rahatlayacakken Barış bombayı patlattı. "Yoksa İsmail doğru mu söylüyor? Mert Hakan'la mı sabahladın? İdil, bana bak..."
Mert Hakan'ın adını duyduğum an gözlerim bir anda açıldı. "N-ne Mert'i, ne Hakan'ı be?!" dedim panikle, içimden Barış'ın her şeyi nasıl öğrendiğini sorgularken.
"On beş dakikaya kapıdayım," dedi Barış, kahkahalar arasında. "Kahvaltı da benden, hadi hazırlan."
Barış'ın hızla kapattığını duyduğumda telefonu elimde sıktım. Hem panik, hem sinir, hem de ne yapacağımı bilememenin verdiği bir karmaşa içindeydim.
Ben on beş dakika sonra muhtemelen sağ kalmayacaktım...
•••
Barış'ın art arda zile basışıyla illallah çekip içimden son bir dua ederek kapıyı açtım. Karşımdaki kişiyi görünce şaşkınlığım iki kat arttı. Barış değil, Berkan vardı karşımda.
Kanlı canlı, Berkan.
Yok et Allah'ım beni. Yerin yedi kat dibine sok beni, ne olur! Kendimi toparlayıp gülümsemeye çalıştım. Sus, İdil. Gülümse İdil, diye içimden tekrar ettim.
"Bonjour chérie, comment vas-tu?" dedi Berkan, yüzünde geniş bir gülümsemeyle.
Omuzlarımı silkip, "İyiyim Beko, sen nasılsın? Barış yok mu?" diye sordum, onu içeriye davet ederken.
"He, o yoldaymış. Bana haber verince ben de atladım geldim. Aslında..." dedi, meraklı bakışlarını üzerime dikerek. "Dün geceyi merak ettim. Nasıl geçti? Theo yok değil mi?" diye sordu etrafa bakınarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iddia, kaan ayhan.
FanfictionBir yıl önce sosyal medya, pr pozisyonunda Galatasaray Spor Klübüne işe giren İdil, hakkında dönen iddiadan tamamen habersizdir. *bu kurgudaki karakter ve olaylar tamamen bir hayal ürünüdür. hiçbir satırı hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır.* ...