iddia | 27 - aile.

354 52 117
                                    

*bu hikayede geçen tüm olay ve karakterler tamamen hayal ürünüdür. adı geçen hiçbir futbolcuyu karalamak,hakaret etmek söz konusu değildir.bunu göz önünde bulundurarak okursanız, sevinirim.*

•••
Birkaç hafta sonra,

•Kaan.

İdil'in evinde toplanmıştık. Hava güzel olduğundan bahçede bir masa kurmuştuk, Berkan'ın şen kahkahaları etrafta yankılanıyordu. Çocuk gibi oradan oraya koşturuyor, masayı hazırlarken sürekli neşeli şakalar yapıyordu.

Bu günün amacı belliydi: İdil'i hazırlıklardan uzak tutmak, biraz rahatlatmak. Berkan'la birlikte bunun için adeta komplo kurmuştuk, ama İdil bir türlü yerinde durmuyordu.

Bahçeye çıktım, başımda dikilen İdil'e baktım. Ellerini karnında birleştirmiş, yüzünde hafif bir huzursuzluk ifadesi vardı. Minik ama belirgin bir göbeği vardı artık ve o, sanki hiçbir şey olmamış gibi hareket ediyordu. "Canım," dedim, ona nazikçe yaklaşarak, "Artık biraz dinlensen mi? Yorma kendini bu kadar."

İdil gözlerini devirdi, onun her zamanki sabırsız hali ortaya çıkmıştı. "Kaan ya! Hamileyim, ben hamile...  hasta değilim," dedi hafif bir homurtuyla. "Yapma şunu lütfen, ben gayet iyiyim."

İçten içe gülmemek için kendimi zor tuttum. Onun bu inatçılığı ve kontrolü elinde tutma arzusu, hamileliğinde bile değişmemişti. "Tamam, tamam," dedim teslim olmuş gibi. Hafifçe gülerek, ellerimi havaya kaldırdım. "Ama ben de babayım yani, oğlumu ve karımı düşünmek zorundayım."

Omzuma hafifçe vurdu, dudaklarını büzüp sitemkâr bir tavırla söylene söylene içeriye doğru yöneldi.

Bir yandan onu izlerken, diğer yandan Berkan'la masayı hazırlamaya devam ettim. O sırada kapı çaldı. İdil, her zamanki gibi, yerinde duramadığı için kapıyı açmak için gitti. Ben de bu duruma artık alışmıştım, ona engel olmaya çalışmadım bile.

Berkan'la birlikte masanın üzerine son birkaç tabak yerleştiriyorduk ki, birkaç dakika sonra Barış bahçeye çıktı, elinde büyük bir kutu pasta taşıyordu. Gözünde güneş gözlüğü, üzerinde her zamanki gibi rahat bir kombin vardı. Hızlı adımlarla yanımıza geldi.

Berkan onu görünce kahkahayı patlattı. "Hani şekerle aran yoktu lan, bu ne?" dedi, gözleri pastaya dikilmişti.

Barış aldırmadan cevap verdi, "Kendime mi aldım gerizekâlı? Yeğenime aldım!" dedi, biraz da gururlu bir tavırla.

Berkan gülmeye devam etti. "Yeğenin daha doğmadı lan, hemen torpile başlama!"

Barış hafifçe gözlerini devirdi, "Şimdiden alışsın diye... Ne yapayım, amca olmak böyle bir şey sen ne anlarsın!" diye karşılık verdi.

Pasta kutusunu masaya koyduğunda hepimiz gülüyorduk. O anda içeri gelen İdil de pastayı görünce bir an duraksadı. "Barış, bu ne böyle? Koskoca pasta mı aldın?" diye şaşkınlıkla sordu.

"Küsücem ama bak size he! Kaan, abi, sen bari destek çık bana ya!" Gözlüklerini çıkartıp kenara bıraktı, "Berkan ortalıkta dayılık taslarken bir şey demiyorsunuz benim amcalığım mı batıyor yani?"

"Döverim seni! Laf çarpıtma bana." Diye sahte bir sinirle çıkıştı Berkan.

İdil karnını okşayıp, "Sen onları aldırma olur mu bebeğim? Bu ikisi sürekli atışıp duracak, sen de zamanla alışacaksın..."

iddia, kaan ayhan.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin