Ejderha Yıldızı'nın gücünü açığa çıkardıkları o an, Lina'nın hayatında geri dönülemez bir dönüm noktasıydı. Mağaranın içindeki büyü dalgası sona erdiğinde, Lina'nın elindeki kitap artık sadece bir kitap değildi. Artık bir enerji kaynağı, soyunun gerçek gücünü taşıyan bir kalp gibi atıyordu. Bu güç, ona sadece bir büyü değil, aynı zamanda krallığı koruyacak silahı da vermişti.Lina derin bir nefes aldı.
"Bunu başarabiliriz," dedi kendine güvenmeye çalışarak. Ama kalbinin derinlerinde, yaklaşan savaşın onları nasıl bir sona götüreceğini bilmiyordu.
Aric, Lina'nın yanına yaklaşıp ona baktı.
"Bu büyü ile Gölge Krallığı'nın planlarını durdurabiliriz. Ama dikkatli olmalıyız. Ejderha Yıldızı, kontrol edilmezse büyük bir tehlikeye de dönüşebilir."
Lina başını salladı.
"Evet, bunu hissediyorum. Ama aynı zamanda bu gücün bizim son umudumuz olduğunu da biliyorum. Krallık için, ailem için bu riski almaya mecburuz."
Mağaranın dışına çıktıklarında, krallığın ufuklarında karanlık bulutlar toplanmaya başlamıştı. Gölge Krallığı, yaklaşan savaşa hazırlanıyordu. O an Lina, Gölge Krallığı'nın sadece bir düşmandan ibaret olmadığını fark etti. Bu, soyunun yüzyıllardır süren bir mücadelesiydi. Bu savaşı bitirmek, onun omuzlarında olan bir sorumluluktu.
Geri dönüş yolunda sessizlik vardı. Herkes derin düşünceler içinde kaybolmuştu. Lina, ailesiyle yaşadığı son konuşmaları hatırladı. Onları affetmemişti, ama yine de yanında oldukları için bir nebze rahatlamıştı. Aric, her zaman olduğu gibi sakinliğini koruyarak Lina'nın yanında yürüyordu. Bu savaşın onların ilişkisini nasıl etkileyeceğini henüz bilmiyorlardı.
Günler geçerken, Lina okula dönmek zorunda kaldı. Normalde okul onun için bir kaçış yeri olmuştu; burası büyüden, savaşlardan ve krallığın karmaşasından uzakta, biraz huzur bulabildiği tek yerdi. Ama şimdi, büyü okulunda bile savaşın gölgesi hissediliyordu.
Lina, derslere katılmaya devam ederken, arkadaşlarıyla vakit geçirmeye çalışıyordu. Ancak, içindeki gerilim ve sorumluluk her geçen gün daha da büyüyordu. Öğretmenleri bile onun üzerindeki baskıyı fark ediyordu. Özellikle Eldor, Lina'ya sürekli göz kulak oluyordu.
"Senin kaderin, bu okulun duvarlarının çok ötesinde, Lina. Ama yine de burada, bu koridorlarda öğrendiğin her şey senin silahın olacak," demişti bir gün ona.
Aric de okulda kalmaya devam ediyordu. Onunla vakit geçirdiği her an, Lina biraz daha rahatlıyordu. Aric'in krallıkla ve kendi soyuyla olan bağı, Lina için güven verici bir destek olmuştu.
Bir gün, birlikte okulun bahçesinde yürürlerken Aric, sessizliği bozdu.
"Büyüye ve krallığa dair daha fazla şey öğrenmeye devam ediyorum. Ama hala senin soyunla olan bağlantım tam olarak net değil, Lina. Kitapla olan bu bağım... bazen benim de geleceğimden korkmama neden oluyor."
Lina ona baktı.
"Senin soyunla ilgili hala pek çok soru işareti var, Aric. Ama sen, bu krallığın en büyük umudusun. Ejderha Yıldızı'nın sırları belki de sadece sana yardım edebilir."
Aric, Lina'nın sözlerini düşünerek başını salladı.
"Bu savaşın sonucu ne olursa olsun, birlikte kalmak zorundayız. Birbirimizi kaybedersek, krallığı kurtarmamızın bir anlamı kalmaz."
Lina, Aric'in bu sözlerinde derin bir anlam buldu. Evet, krallığı kurtarmak için savaşmak zorundaydılar, ama asıl mesele, birbirlerine olan güvenlerini kaybetmemekti. Bu zorlu yolda, birbirlerinin en büyük dayanağı olmalıydılar.
Savaşın gölgesi krallıkta giderek büyürken, Lina ve Aric, Ejderha Yıldızı'nın sırrını çözmek ve bu büyük savaşa hazırlık yapmak için her geçen gün daha çok çalışıyordu. Gölge Krallığı'nın orduları, krallığın sınırlarına doğru ilerliyordu. Artık, her şeyin sona yaklaştığı açıktı.
Bir sonraki adım, krallığın savunmasını organize etmek ve Gölge Krallığı'nın saldırısını püskürtmek olacaktı. Lina'nın içindeki korku ve umut birbirine karışmıştı. Krallığı ve büyüyü korumak için sonuna kadar mücadele edeceklerdi. Ama savaşın sonucunu kestirmek imkansızdı.
---
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyünün Kayıp Kitabı
AventuraO gün, büyü okulu Araluen Akademisi'nin ilk günüydü ve uzun zamandır beklediği bu an, nihayet gelmişdi.