Ramazanın son günü vesilesiyle ufak bir parça daha paylaşmak istedim~ ^^
---------------------------
Ekran yeniden belirdiğinde Hermione yakın zamanda bu anıya döndüğünü hatırladı. Malfoy hapisteyken ona anlattığı kütüphane olayı... Ama bu sefer Malfoy'un içinden izleyecekti. Kendini salak bir heyecanın sardığını hissetti. Yaptığı koruma büyülerinden sonra adamın yalan söylemesi imkânsızdı...'
Sarışın oğlan burnundan soluyarak kütüphaneye girdiğinde aradığının burada olduğunu biliyor, kütüphanenin kokusunu içine çekip vakit kaybetmeden gözleriyle etrafı tarıyor. Aslında rahatsız hissediyor kendini. Kendinden nefret ediyor, yine de hızlı hızlı ilerleyip arka masalara bakıyor. Sonunda onu görüyor, iki tarafında yığılmış kitaptan dağların içinde iksir kitabının üstünde uyukluyor. O kadar masum duruyor ki ona yaklaşmaya kıyamıyor. Sonra silkelenip yavaş yavaş ona doğru ilerliyor. Her adımda karşısındakinin küçük kalp atışlarını duyar gibi hissediyor ama aldırmıyor. Derin bir nefes alıp masanın boş olan kısmına yumruğunu vuruyor.
"Granger." Kız bir an donuyor sonra başını kaldırıp kısık gözlerle etrafa bakıyor. Oğlan onun karşısında hafifçe yutkunuyor. Kızın gözleri onu bulduğunda dehşetle asasını çekip ayağa fırlıyor. Hadi ama Granger bir şey yapmayacaksın. Malfoy kızgınca başını sallıyor.
"Geleceğimi beklemediğini söyleme." Kızın bakışlarının yanağına çevrilmesiyle kaşlarını çatıyor. Acaba pişman mı? Kız tam gerileyecekken hızla atılıp asa tutan elini yakalıyor ve onu kendine çekiyor. Kız dengesini sağlayamayıp onun göğsüne doğru düşüyor. Bunun devamı olmamalı. Kızı düşüncelerini kovar gibi ittiriyor ama elini bırakmıyor. Kız ondan kurtulmak için debeleniyor.
"Malfoy- saçmalama. Bırak beni-HEY!" Evet, seni bir daha çekmem için bana fırsat ver. Harika. Sağ ol. İstemsiz bir istekle kızı yine kendine çekiyor ve bu sefer eliyle onun yumuşak ağzını kapatıyor. Dudaklarının elinin içinde titrediğini hissediyor. Kızın debelenmesinden rahatsız olup kızgınca fısıldıyor.
"Kütüphanede bağırmak sana yakışmıyor Granger." Kız durmayınca sessizce nefes alıp ekliyor. "sessiz durursan bırakırım." Tahmin ettiği gibi kız ondan kurtulmak için her şeye razı. Hızla başını salladığında oğlan öfkelendiğini hissediyor. Madem aşağılığım o zaman bu adıma yaraşır olmalı. Kızı bırakıp hızla asasını kapıyor. Şimdi o kadar savunmasız ve ürkek ki. Şapşal ona zarar vereceğimi sanıyor. Kızın kocaman gözlerini görünce sırıtıyor ve masanın etrafında dolanıp önüne geçiyor.
"Bakalım burada neler varmış?" Kızın sadece öylece donmuş bakabildiğini biliyor. Masanın üstündeki bol sayıdaki parşömeni görünce kıza küfrediyor. Şimdi ödevin sırası mıydı yani? Geri zekâlı. Suratını keyifli bir hale sokup kıza bakıyor.
"Hem de iksir ödevi öyle mi Granger?" kız hala donmuş olmalı cevap vermiyor. Oğlan onun suskunluğuna şükredip kızın asasını parşömenlere doğrultuyor. "Birisi neden kendi ödevini ateşe atsın ki?" Kızdan bir inilti çıkınca ona bakıyor. Kız 'hayır' diye mırıldanıyor. Oğlan da 'hayır' diyor ama onu dinleyen yok. Yapmak zorunda. Yoksa onunla daha çok uğraşırlar. Sessizce nefes alıyor. "İncendio." Asanın ucundan büyü çıkmamasını umuyor ama, hayır. Başarılı büyü. Ateş ödevleri tutuştururken kız tutunduğu sandalyeye düşüyor ve belli ki uzun süredir üzerinde çalıştığı ödevinin kül olmasını izliyor. Hadi ama Granger! Umutsuz olma! Sen hızlısın, çalışkansın. Yeniden yap ve bana meydan okuyarak Snape'e ver! Beni küçük düşür. Kızın asasını masaya atıp onun yanına geliyor. Kendine engel olamadan onun kokusunu bir daha içine çekmek istiyor. Bunun için yapması gereken tek şey pislik olmak. Pislik oluyor ve kızın kulağına eğiliyor. Tarif edemediği meyveli kokuyu içine çekiyor ve fısıldıyor.
"Bir daha ki sefer diye bir şey olursa," bir kez daha kokluyor. "Kütüphaneyi yakabilirsin Granger." Tekrar ve daha fazla derin nefes alıyor. Kızın kokusunun karıştığı havayla dizleri titriyor ama kendini tutup dikleşerek kütüphaneden çıkıyor...
'Etraf yine kararıyor ama hemen beliriyor. İksir sınıfı.'
İksir dersinde Snape ödevleri çağırdığı halde masasında hiçbir hareketlilik olmayan kıza doğru yürüyor. Ne var yani bu sefer görmezden gelse? Ama hayır, siyah pelerini karanlık bir şekilde sallanarak kızın önünde duruyor. Kız başını kaldıramıyor.
"Bayan Granger?" Oğlan o sesi öyle iyi tanıyor ki. Buradan sonra tehlikeli bir şey geleceğini biliyor. Kız başını kaldıramıyor.
"Evet efendim?" Sesi titrek çıkıyor. Oğlan büyük bir vicdan azabı hissediyor. Göğsü sıkışıyor ama sadece bakabiliyor. Snape yumuşak sesiyle soruyor.
"Ya ben çok beceriksiz bir büyücüyüm ki aynı anda 30 ödev bana doğru uçmuyor ya da ortada başka bir sorun var? Ne dersiniz?" Kız yutkunuyor. Oğlan onu ele verip vermeyeceğini düşünüyor. Snape ile başa çıkabilir! Ama kız yapmıyor başını ani bir hızla kaldırıp oğlanın gözlerine bakıyor ve onun şaşkınlığı altında,
"Ödevim yok profesör." Diyor. Gözlerinde büyük bir nefret var. Oğlan gözlerini kırpıştırıyor. "Yapmadım." Oğlanın içine bir ateş düşüyor. Bu kadar büyük bir öfke hak etmedim diye bağırmak istiyor ama sadece tuhaf tuhaf bakıyor. Kızın onu anlamasını beklemiyor zaten. O safkan değil. Basit bir Bulanık. Eğer basit bir Bulanık bir safkana –tokat gibi bir baş kaldırmayla saldıracak kadar gözü dönerse safkan olan diğerlerin bunu onun yanına bırakması çok ender rastlanır. Aptal diyor kendi kendine. Diğerlerinin hakkındaki planlarını bilse iksir ödevini yaktığım için bana dua eder. Ama o anlamıyor. Bilmeyecekte. Artık ona bulaşmayacaklar. Harika...
Karanlık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Evli Miyim? (Dramione)
FanfictionHermione Granger ailesini kaybettiği büyük savaştan sonra eline geçen bir mektupla büyük bir mirasa konduğu ancak buna sahip olması için evlenmesi gerektiğini, evlenmesi için de tek seçeneğinin hapisteki "eski dostu" Malfoy olduğunu öğrendiğinde çok...