AvA-20 "İnanmak"

341 41 23
                                    

Beğenmeniz ümidiyle, iyi okumalar...

~~~~~~

"Kıpırdanmayı bırakacak mısınız?" Hocanın beklediğimden daha sert çıkan sesiyle yaptığı uyarıya uymak için elimden geleni yapıyordum. Fakat hem arkada çalan klasik bir müzik eşliğinde hem de Ulaç'ın karşısında böyle durmak hiç de kolay değildi. Yaptığımız figür zor bir şey olmasa da bizim için hayliyle zordu.

"Hocam arkadaşlar sabit durmuyor ki!" Konuşan kişinin kim olduğunu bulmak için sesin geldiği yöne baktım. Gözlüklü!

"Kolaysa gelip sen dursana!" diye çıkıştım. Sırıtması sinirlerimi daha da bozuyordu.

"Bekle oğlum sen çıkışı!" Ulaç bir eli sırtımda -daha doğrusu sırtımdan birkaç cm uzaklıkta- dururken diğer elinin baş parmağını gözlüklü çocuğa doğru salladı. Yorulmuştu. Yüzündeki az bir renk de yok olmuştu.

"Hocam ayaklarımı hissetmiyorum. Yerime oturabilir miyim?" Berk sızlanarak hocaya baktı. Bizimle birlikte dakikalardır ayakta duruyor, bizim aksimize (!) ceza çekiyorlardı. Hoca,

"Tamam geçin yerinize." diyince bende yürümeye başla-

"Nereye gidiyorsun? " Bir masalarına yürüyen Anıl ve Berk'e bir de Ulaç'a baktım. Onları işaret ettiğimde ofladı.

"Juliet yerine geç. " Hayal kırıklığıyla tekrar yerime geçtim. Sırıtan Yağmur'a gözlerimi kısıp kötü bakışlarımı yollarken sesini duydum.

"Düzgün duracak mısın artık? " Eski şeklimi alırken Ulaç'a döndüm.

"Asıl sen bir türlü yerinde durmuyorsun! Ayaklarını habire sallayınca bende mecburen hareketleniyorum."

"Hayır zaten çirkinsin, ne diye model oluyorsun ki?" Gözlerim fal taşı gibi açılırken ciddi mi diye yüzünü inceliyordum.

"Ben mi istedim burada olmayı sanki?" Kendi isteğimle burada duruyormuşum gibi bir halim mi vardı? Neyseleyip hocanın sözlerini hatırlayarak bakmayı sürdürdüm. 'Gözlerinizin içine bakacaksınız.'

"Romeo, Juliet'in yanında duracaksın arkasında değil. " Yağmur'a bakmamak için kendimi zor tutuyordum. Ulaç'ın soğuk eli sırtıma dokunduğunda irkildim. Fazla irkilmediğimi düşünüp fark etmediğini umarken benim duyabileceğim bir şekilde güldü.

"Çok mu komik? " dedim gözlerimi arkasında bir yerde sabitleyerek. Sanırım bir şaşırtmaca oynayabilirdim. Gözlerine bakmadığımı kimse anlayamazdı.

"Hocam, Çisil farklı bir yere bakıyor!"

"Hey! Senin yüzüne bakmaya katlanamıyorum belki?" Anıl seslice 'ooo' yaparken ciddi bir şekilde Ulaç'a bakıyordum. 'Gözlerini kaçırma Çisil, başarabilirsin.'

"Sanki ben çok meraklıyım senin Çirkin yüzüne bakmaya!" Aramızdaki çekişme fısıltıya dönüşmüştü.

"Derdin ne o zaman? " Gözlerini kıstı.

"Bir an önce bu eziyetten kurtulmak." Hafifçe kafamı salladım.

"Ayşem Hocam, boyayı istediğimiz gibi yapabilir miyiz?" Sûha'nın sesiydi.

"Sadece onların duruşu ve bakışları aynı olsun, renklendirme sizin hayal dünyanıza ait."

"Hayal dünyası..." Sınıfta mırıltılar yükselmeye başlamıştı. Bilgisayardaki keman sesi sona ererken bu sefer karışık bir senfoni başladı. İçimde bir şeyler hareketlenirken aklıma gelen bir soruyla hocaya bağırdım.

"Hocam, sınıfta birkaç kişi hariç kimse resimde çok iyi olmadığına göre neden bunu yapmak zorundayız?" Ulaç gözlerini arkamdaki hocaya dikmişti. Ayağımla bacağına vurdum.

AN ve ANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin