Bir mübarek ramazanı daha geride bıraktık. Rabbim sevdiklerimizle tekrar bu güzel ayda buluşmayı nasip eylesin. Size ve sevdiklerinize hayırlı ve mutlu bayramlar dilerim.
İyi okumalar...
***
"Geliyorlar" diye bağırmamla ormanın derinliklerinden korkunç bir çığlık yükselmesi aynı zamanda oldu.Öyle bir çığlıktı ki, değil insanın tüylerini, içinde ki tüm hücrelerini hatta tüm organlarını ayaklandırıyordu. Sanki ormanın derinliklerinden görünmez bir tsunami, dalga dalga bedenime çarpmış gibi dehşet verici bir his uyandırmıştı bende. Öyle ki farketmeden bir kaç adım gerilemiştim. Alex'in sesi duyar duymaz yerinden fırlayıp koruyucu bir tavırla önüme geçmesi bir oldu.
"Neler oluyor?" diye fısıldadı merakla karışık endişeyle.
"Bu nasıl olur?" diyen Seth ile hepimiz ona döndük. Bakışlarını hiç bir şey görünmeyen sığ ormana dikmiş, zaten beyaz olan teni daha da beyazlayarak ruhani bir görünüme kavuşmuştu.
Oldukça şaşkın... Ve bir dakika! Korkuyor gibi mi görünüyordu o ?
Kendimi kaybettiğim zaman gördüğüm şeyler aklıma gelince ürperdim ve hemen önümde bu dünyadaki tek güvenli sığınağım olan Alex'e daha da sokuldum. Korkumu hissetmiş olacak ki hemen bana doğru dönüp sıkıca elimi tuttu. Kendi kendine konuşup bir şeyler tartar gibi kafasını sallayan Seth, hızla bize döndü ve gözleri beni buluncaya kadar etrafı taradı.
"Ne gördün?" diye sordu gözlerini gözlerime kenetlerken. Sadece onun değil, orada bulunan herkesin meraklı ve tereddütlü bakışları bana odaklanmıştı artık. Ensemdeki tüm tüyler diken diken olurken herkesten gözlerimi kaçırıp güvenli okyanusuma sığındım. Boğulacaksam da orada boğulacaktım.
"Çürümüş bir koku yayan, gri tenli... Ve kı..kırmızı gözlü bir yaratıktı. Ne olduğunu bilmiyorum. Ama... Ama dedi ki..."
"Seni istediğini söyledi" lafımı bıçak gibi kesen Seth ile yutkunup ona doğru döndüm ve onaylar gibi başımı salladım.
"Ne demek seni istedi? Ne diyorsun sen?" diye hırlayarak adama doğru tehditkar bir adım attı Alex. Sinirden iri bedeni titriyordu. Elimi tutan eli artık dayanamayacağım şekilde baskısını arttırınca inlememe engel olamayıp boşta olan diğer elimle koluna yapıştım. Hemen yaptığının farkına varıp elini gevşetti ve parmaklarıyla oksarcasına incinmiş elime masaj yapmaya başladı. Ama hala bana dönmemiş, tüm heybetiyle Seth'in karşısında vereceği cevabı bekliyordu.
"Darkyin... Hiybrit'in sağ kolu. Karanlık 'Sheka' efendisi. Bu gelenlerde onun askerleri Shekalar..." diye cevapladı onu Seth "Oldukça tehlikeli ve yırtıcıdırlar... Sadece zevk için öldürürler. Onların Dioren'den çıkması henüz imkânsızdı. Nasıl olur anlamıyorum? Duvar henüz onların geçebileceği kadar zayıf değildi. Eğer onlar geçebildiyse..."
Bir an duraksayan adamın sözlerini içime yayılan buz gibi bir hisle ben devam ettirdim "Hiybrit'in geçmesi de yakındır"
Ortalığı saran ölüm sessizliğinde Alex'in sesi bomba gibi bir etkiyle patladı.
"Peki siz ne halt ediyordunuz. O duvarları dolunaya kadar koruyup Dioren dünyasından başka yaratıklar geçmesini önlemek sizin işinizdi. Üstelik bu sıradan bir yaratıkta değil. Hiybrit'in sağ kolu..." O ana kadar sessizliğini koruyan Alex sakin ama bir o kadar da insanın içini ürperten bir tonlamayla keskin gözleri hedefini şaşmadan Seth'in üzerine kenetli olarak konuşmuştu.
Bıkkınca derin bir nefes alan Seth isyan eder gibi yüzünü eşitti "Seninle tartışacak zaman yok... Birleşmiş krallıkların kutsanmış topraklarına ulaşmamız gerekiyor. O bölgeler karanlık olanlara karşı korunma duvarlarıyla çevrili... "
![](https://img.wattpad.com/cover/40265112-288-k65800.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gelecekten Gelen
Fantasy21. yy'da sakin bir hayat yaşayan Ang binlerce yıllık efsunlu bir tılsımın başına bu kadar bela açacağını hiç düşünmemişti. Tılsıma temas ettiği an sonsuz bir alevin içine yerleşerek onu zamanda binlerce yıl geriye savurmasıyla kendini, nefesini kes...