Bölüm 19

40.4K 2.8K 251
                                    

Yorumlarınızı merakla bekliyorum. Vote vermeyi unutmayın lütfen. Bu bölüm sizlere gelsin. İyi okumalar :)
***

Marilyn

"Ehhh! Yeter ama. Köle gibi ne sürüklüyorsun peşinde. Bırak beni!"

Elimi kolumu bağlayıp beni peşinden sürükleyen adama sinirle bakıp ayağımı tüm gücümle yere bastırdım. Aramızda gerilen ip beni tekrar yürümeye zorlasa da vazgeçmeye hiç niyetim yoktu. Lanet olsun öyle bir düğüm atmıştı ki saatlerdir uğraştığım halde bir türlü çözememiştim bileğimdeki şu ipi.

"Sen ne biçim prenssin ya. Bir prens prensese böyle mi davranır? Hiç medeniyet öğretmemişler sana! Hey dinliyor musun beni? Kurbağa prens ne olacak! Hulk bile daha kibardır senden. Gerçi seni onunla bir tutmak bile zavallıcığa hakaret olur ya ne..."

Birden geri dönüp kaşlarını çatarak burnumun dibine kadar girince geri adım atmamak için zor tuttum kendimi. Yol boyunca fazlasıyla onu gözlemleyecek fırsatım olmuştu. Kulaklarına dökümlü siyaha çalan kahve rengi ve dalgalı saçları vardı mesela... Mavi gökyüzü gibi parıldayan gözleri esmer yüzüne fazlasıyla yakışıyordu. Dolgun dudakları ve kibrini belli edercesine sivri çenesi ayrı bir hava veriyordu yakışıklı yüzüne. Uzundu... Bayaa baya uzundu. Göğsüne ancak yetişiyordum. Ve her bir kolu bir bacağım kadar kalındı!

O böyle karşıma dikilince Gargamelin karşısında kalakalmış şirine gibi hissettim kendimi. Tabi bu adam Gargamelden kat kat ve kat yakışıklıydı.

"Sen beni dinliyor musun?"

Ahh! Hayır. Bir şapşal gibi mavi gözlerine dalıp gitmiştim. Ne dedi ki bu? Offf... Rezil oldum!

"Ne?"

Gözlerini devirip benden bir adım uzaklaştı. Karşısında küçük bir çocuk varmış gibi üzerime eğilerek işaret parmağını burnumun ucunda sallamaya başladı.

"Bana bak küçük. Ben öyle saraylarda büyüyüp kadınların peşinde koşarak nezaket öğrenmedim. Ben bir savaşçıyım anladın mı? Peşinde koşan sünepe prenslere benzemem. Ayrıca..."

Elinin tersiyle yanağımdan boynuma kadar yakıcı bir yol izledi. Elinin sıcaklığı tenime işleyince zorla yutkundum. Ne kıpırdayabiliyordum ne de nefes alabiliyordum. Bir nefese ihtiyacım vardı. Çok çok derin bir nefes almalıydım, evet.

"Gerektiği yerde gayet kibar, ilgili ve eğlenceliyimdir. Yaşın müsait olsaydı bu gerekli yerlerin nereler olduğunu sana zevkle gösterirdim ufaklık! Böylece kadınlara ne derece ilgili ve kibar olduğumu bizzat görürdün."

"Küçük değilim ben!"

Havaya kalkan tek kaşı ve suratına yayılan ukala sırıtmayla yaptığım hatayı anlayınca dehşetle gözlerim büyüdü. Gerçekten... itiraz ede ede bu konuya mı etmiştim? Bravo bana!

"Yani göstermeni istediğimden değil." Çevir bakalım nasıl çevireceksin aptal kız?

"Senin şeyini felan görmek istemiyorum" Gözlerim fal taşı gibi açılırken hızla elimi ağzıma kapadım. Galaksinin tüm şaşkın, üzgün, kızgın emojileri aşkına ne saçmalıyorum ben! Sırıtışı daha da genişlemiş tek kaşı havada eğlenen bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Yani şey derken şey... Kibarlık!! Iıı... Kibarlığını görmek istemiyorum"

"Anlıyorum" dedi gözlerime içimi görüyormuş gibi bakarak. Ben huzursuzca yerimde kıpırdanmaya başlayınca bakışlarını benden çekip arkasını dönerek atının yanına gitti. Eyerden bir örtü alıp ağacın altına serince şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım.

Gelecekten GelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin