Bu bölümü kalemini çoktan tanıdığım ama kendisini yeni yeni tanıdığım kaleminden aşk akan yazar arkadaşım @maviivam' a ithaf ediyorum. Sana kansız, savaşsız, şiddetsiz bir bölüm... Biliyorum senin için ne desem az kalır güzel insan. Güzel yorumların için teşekkürler seviliyorsun :)
iyi okumalar...
***
Sabah yine aynı sesle gözümü açtım. Hayır, kuş sesi veya çocuk cıvıltısı değil. Evet yine o yaşlı cadı başımda ninni söylüyordu. Gözümü açmadan bekledim belki sıkılır giderdi. Beynime dolan anılarla birden kaskatı kesildiğimi hissettim. Bana ne olmuştu öyle... Kendimi kaybetmiş gibiydim. Sanki ruhumu ele geçirmişlerdi.
Her şey bir yana... Ben masaları uçurup 5 adamı devirmiştim. 5 aşırı kaslı, gelişmiş adamı... Tanrım neler olmuştu öyle. Yoksa o adamın dedikleri doğru muydu? Benim içimde insanüstü bir güç vardı da ben mi görememiştim? Yataktan kalktım, yaşlı kadın umurumda değildi. Artık boğazımda tıkanan yumru nefes almamı engelliyordu. Pencereye yöneldim, açıp içeri hava girmesini sağladım. Derin derin nefes alıyordum ama yetmiyordu. Bu birkaç gündür yaşadığımın ağırlıkları şimdi üzerime çöküyordu sanırım. Farkındalığımın ağırlığı nefes almamı güçleştiriyor ve bedenimi kontrol edemediğim bir şekilde sarsıntıya sürüklüyordu.
Dışarıdan genzime dolan enfes havayı uzun süredir nefes almıyormuş gibi müthiş bir ihtiyaçla içime çekip derin derin soludum. Biri beni temizlemiş ve yine üzerimi değiştirmişti. Bu sefer açık mavi bir içlik vardı üzerimde. Kaç gündür ne uyuduğumu biliyordum ne de uyandığımı. Birileri beni temizleyip giydirip yatırıyordu. Kimin yaptığını tahmin etmek hiç de zor bir soru değildi.
"Leydim?" cevap vermedim. Hiç bir şey yapmak istemiyordum ruhum yorulmuştu sanki bir boşlukta gibiydim.
"Ben size yemek getirmeye gitmek..."
Bu kadın nereliydi aksanını çözememiştim bir türlü biraz İskoç havası vardı ama... Odanın baktığı manzara çok güzeldi, aslında bir güzelliği yoktu sıra sıra ağaçlar ve hoş bir gökyüzü... sıradan bir manzaraydı işte ama ben aklımı meşgul etmek için her şeyi düşünüyordum. Pencereden görebildiğim her şeyi kazıyordum aklıma. Şu kırlangıçlar ne güzel süzülüyordu havada. Özgür ve mutlu bir şekilde ötüşüyorlardı peşindeki bir diğer kuşla. Havada taklalar atıyor, dişi olduğunu tahmin ettiğim kuş farklı tonlarda sesler çıkarıyor erkek olan kırlangıçta onun özgürce dolaşmasına engel olmadan peşinde daireler çiziyordu.
Onları izlerken dudağıma yayılan gülümsemenin sonradan farkına vardım. Yedi yaşındayken yetimhanede bütün çocukları etrafına toplayıp hikayeler anlatan yaşlı kadın birden düşüncelerime dolmuştu. Bembeyaz saçlarından arada kalan birkaç siyah tutam hala gözlerimin önündeydi. Derin ela gözleri ile yaşına rağmen hala çok güzel görünen yaşlı kadın, sesinin büyüleyici tonuyla hepimizi etkisi altına alıyor farklı farklı dünyalara sürüklüyordu bizi. Hayatta hiçbir beklentisi kalmayan çoğu terk edilmiş çocukların mutlu ve özgür olduğu tek yer o hikayelerde uçtukları hayal dünyalarıydı. Öyle ki onun geleceği gün hepimiz pencerelere dizilir gelmesini dört gözle beklerdik. Sadece anlatacağı hikayelerin heyecanı yoktu üzerimizde. O bize sevgi ve ilgi gösteren şefkatle saçlarımızı okşayan ve kucağına alıp benim saçlarımı okşayıp ören tek ve son kadındı.
Yine onun geleceği bir gün hepimiz hikayenin heyecanıyla yerlerimizde duramazken acaba bugün hangimizi kucağına alacak diye de içten içe hepimiz kucağa alınan ve saçları okşanan çocuk olabilmek için dua ediyorduk. Kapıdan içeri o gülen yüzüyle girdiğinde bütün çocuklar koşup eteklerine yapışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gelecekten Gelen
Fantasía21. yy'da sakin bir hayat yaşayan Ang binlerce yıllık efsunlu bir tılsımın başına bu kadar bela açacağını hiç düşünmemişti. Tılsıma temas ettiği an sonsuz bir alevin içine yerleşerek onu zamanda binlerce yıl geriye savurmasıyla kendini, nefesini kes...