Tamamen Zake'e ait bir bölüm oldu. Bu bölüm Zake hayranlarına gelsin :)
Ana karakterlerimizden fazla uzaklaşmak istemiyorum. Bir kaç güne esas kahramanlarımıza dönüş yapacağız. İyi okumalar...
***ZAKE
"Nereye hemen? Biraz daha kal lütfen."
Çizmelerimi giymeye çalışırken omuzlarımda hissettiğim küçük dokunuşlara aldırmadan ayağa kalkıp kadına yandan bir bakış attım. Oldukça güzel bir kadındı, hatta listemde ilk beşe rahatlıkla girebilirdi. Ama şuan bana, yapılan bir anlaşmanın güzel bir parçası olmasından başka bir şey ifade etmiyordu.
Zümran kalesine ilk geldiğimde direkt kraliçe ile görüşmek istemiştim. Fakat ne kraliçe Alex'in bahsettiği gibi uysal ve anlayışlı bir kadındı, ne de bana istediklerimi vermişti. Hatta seksi cadı beni dinlemeye bile tenezzül etmemiş ve kaleden derhal uzaklaştırılmam konusunda oldukça sert bir emir vermişti.
"Seni aşağılık sapık! Derhal defol saraydan. Seni bir daha buraya girmekten men ediyorum. Sorunlarınız bizi ilgilendirmiyor. Şimdi defol!"
Çığlıkları bir kez daha kulaklarımı tırmalayınca ürpermeden edemedim. Tamam. Onu birazcık kışkırtmış olabilirdim. Ama sadece birazcık. O kadar yaygara koparmaya ne gerek vardı.
Kadınlar ...
Eh, bende tahmin edildiği üzere kaleden ayrılmadım ve kendi işimi kendim halletmeye koyuldum. Nerede kalmıştık? Hah!
"Ama kraliçenin bu durumu öğrenmesini istemeyiz değil mi sevgilim? Yoksa bizim için hiç iyi olmaz..." elimi yanaklarında gezdirirken uysal bir kedi gibi daha da yanaştı "Hem önce halletmem gereken bir sorun var biliyorsun tatlı kedim. Şimdi kimse bizi yakalamadan arşivin yerini söyler misin?"
"Birincisi; o bizim kraliçemiz değil. O bir vekil. İkincisi; Bizi burada bulamazlar. Biraz daha zaman geçirebiliriz"
Beni birden tutup çekmesiyle dengemi kaybedip üzerine düştüm. Altımda kıkırdayan kıza, sabrım taşmış olsa da zoraki bir gülümseme ile bakmayı başardım. Eğer kadınları çok sevmeseydim ve bu kadar güzel olmasaydı çoktan boğazına yapışmış olurdum.
"Hadi ama kedicik! Oyun oynamanın zamanı değil. Bende seninle çok kalmak istiyorum. Ama önce şu arşivdeki bilgilere bakmalıyım. Sonra devam ederiz olur mu?"
"Bilmem. Olur mu?" dedi dudaklarını bükerek.
"Olur. Olur"
"Ne aradığını söylememekte kararlı mısın?"
"Üvey kardeşimi kurbağaya çevirecek bir büyü kitabı" Yalan da değildi hani. Olsa da fena olmazdı.
"Seni hınzır maymun!" dedi güzel bir kahkaha salarak. "Pekala. Tamam o zaman" içimden bir şükür duası yollayıp hemen ayağa kalktım. Çok centilmen bir erkek olduğumdan ona da giyinmesine yardım ettikten sonra hemen elinden tutup kapıya doğru çekiştirdim.
"Hey! Dur" birden yerinde durup gelmemekte direnince gözlerimi devirmemek için zor tuttum kendimi. Derin bir nefes alarak içimden bin sabır çektikten sonra ona döndüm.
"Yine ne oldu?"
"Bir şey olduğu yok hınzır maymunum. Arşivin anahtarı diğer görevli arkadaşımda. Ben almaya giderim. Sen sağdan üç koridor geçtikten sonra soldaki büyük kapının orada beni bekle. Dikkat çekme! Hemen geleceğim" diye dudağıma bir öpücük kondurup salınarak çıktı odadan.
Bende peşinden çıkıp dikkatlice yürümeye başladım boş koridorlarda. Bu işi halledersem Alex'e ne istersem yapacağına dair bir söz almadan o kitabı asla vermeyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gelecekten Gelen
Fantastik21. yy'da sakin bir hayat yaşayan Ang binlerce yıllık efsunlu bir tılsımın başına bu kadar bela açacağını hiç düşünmemişti. Tılsıma temas ettiği an sonsuz bir alevin içine yerleşerek onu zamanda binlerce yıl geriye savurmasıyla kendini, nefesini kes...