Bölüm 22- part 2

46.5K 2.7K 439
                                    

İyi akşamlar arkadaşlar. Artık ufaktan finale yaklaşıyoruz. Ve ben gerçekten fikirlerinizi merak ediyorum. Ne düşünüyorsunuz hiç değilse ozelden yazsanız beni çok mutlu edersiniz. Her zaman yorumlarıyla beni yalnız bırakmayan dostlarıma çok teşekkür ederim. Gizli okuyucularım artık bir cik yapsanız diyorum :)
İyi okumalar..
***

Ağzım açık bir şekilde şaşkınca ona bakıyordum. Ne diyeceğimi bırakın, nasıl konuşacağımı bile unutmuştum.

Bütün bunlar kötü bir şaka olmalıydı. Evet evet kesinlikle ilahi bir güç benimle kafa buluyordu. Neden benim normal bir hayatım yoktu ki? Neden kül kedisi masalında ki gibi kavuştuğum prensimle mutlu bir son yaşayamıyordum?

Neden herşey bu kadar dramatik ve karmaşık olmak zorundaydı?

Ben Mar'e ne diyecektim şimdi? Nasıl derim 'Bak sevgili kardeşim bizim annelerimiz bir ama babalarımız ayrı. Ama hemen üzülme sakın babalarımız birbiriyle kardeş. Zamanında benim babam kardeşinin karısına göz koyup tecavüz etmiş. İşte bende bu çarpık ilişkinin cehennem meyvasıyım. Aman ne güzel değil mi? Gel sarılıp ağlaşalım üzülme hayat devam ediyor' mu diyecektim?

Siktir! Bu ne boktan bir durumdu böyle.

Hiybrit. Kötülükler kralı Hiybrit. Karanlıklar lordu Hiybrit. Dioren'in tek sahibi Hiybrit. Anneme zorla sahip olan Hiybrit.

Öz mü öz babam olan Hiybrit!

Yo, yo hayır! O olamaz. O adam benim babam felan olamaz. O yetimhanenin önünde küçücük bebekle durduğumu hatırlıyorum da Seryklin de olamaz. Ne Mar'in ne de benim bir babamız olamaz. Hele benim hiç olamaz!

Karanlık lord benim babam. Hayır! Asla!

Yüzümde hissettiğim sıcaklıkla kaybettiğim odağımı bulmak için gözlerimi kırpıştırdım. Alex hala ayaklarımın önünde diz çökmüş bir eli dizimin üzerindeki iki elimi tutarken diğeri yüzümü okşuyordu. Mavi gözlerindeki dalgalanmadan benim için endişelendiği anlıyordum.

"Hiç bir şey hatırlamıyorum" dedim gözlerimi gözlerinden çekip birbirine kenetlenmiş ellerimize çevirerek "Hatırladığım tek şey kucağımda kanlar içinde yeni doğmuş Mar ile yetimhane kapısında tir tir titreyerek babama gitmemesi için ağlayıp yalvardığım." nefesimi verip "Yani babam olduğunu sandığım adama. O zaman neredeler? Annem nerede?"

Çenemi tutarak hafifçe kaldırıp yüzüne bakmamı sağladı. Gözleri o kadar şefkat doluydu ki. Ona şuan o kadar ihtiyacım vardı ki. Sıcaklığına beni sarmalamasına... Sanki bu ihtiyacımı hissetmiş gibi sırtını duvara verip beni kucağına çekti ve sımsıkı sarılıp dudaklarıma küçük öpücükler kondurdu.

"Annen... Hiybrit saraya saldırdıktan sonra... Şey onu kimse bir daha bulamadı."

"Sence öldü mü?"

"Bilmiyorum meleğim. Keşke bilseydim. Keşke sana istediğin cevapları verebilseydim" başımı göğsüne yaslayıp usul usul saçlarımı okşamaya başladı.

"Keşke o ömrümü vereceğim yeşillerinden akan hüznü silebilseydim"

Bir damla yaş gözlerimden süzülürken "Onu hatırlamak isterdim." diye fısıldadım. "Neye benzediğini. Beni sevip sevmediğini. Onun doğumda öldüğünü sanıyordum. Acaba bizi sever miydi diye çok hayaller kurdum gece yatarken. Sonra da Mar bu duygudan mahrum kalmasın diye hayali hikâyelerimi ona anlatırdım. Bir anneye ihtiyacı vardı. Sevgiye..."

Kollarını sıkıp beni kucağına iyice çekti ve çenesini başıma dayadı.

"O sevgiyi sen ona fazlasıyla verdin. Seni nasıl sevdiği gözlerinden anlaşılıyor. Seni görür görmez seninkinin aynı yeşiller saygıyla ve hayranlıkla parlıyor"

Gelecekten GelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin