Merhaba son zamanlarda bölümün geç geldiğinin farkındayım ama aksilikler peşimi bırakmıyor. Fena bir salgına tutulduk ailecek ve daha yeni yeni toparlandım. Bir illet ki sormayın.
Voteler de bir düşüş olması beni çok üzdü. Sitem ediyorum artık size. Finale son bir iki bölüm kalmışken kendimi yalnız hissediyorum. Yorumlarınız ve voteleriniz olmadan okuyup beğendiğinizi nasıl anlayabilirim ki? Finale bu kadar yakınken rekor beğeni ve yorum hediye bekliyorum sizden. Hediyenin de siparişi mi olurmuş demeyin bence çok güzel olur :)
Hepinize iyi okumalar canlar :)
***
Kulaklarımda yankılanan çığlıklarla elimi sanki susturabilirmişim gibi kulaklarıma siper ettim. Ama çığlıklar dışarıdan değil tam beynimin orta yerinden en gerçekçi haliyle kulaklarıma çarpıyordu. İçimdeki çığlıkları yarıp bana ulaşmak isteyen bir ses vardı dışarıda. Rahatlık ve huzur vaat eden bir ses. Ama ne söylediğini anlamadığım gibi o sese nasıl ulaşacağımı da bilmiyordum.
İnleyerek yerimde bacaklarımı kendime çekerek kıvrıldım. Geçmiş hala dev tsunami dalgaları gibi beynime inerken yüzeye çıkıp nefes almakta zorlanıyordum. Yanıyordum. Hem de alev alev... Geçmişin alevli sanrılarının her biri üzerime acımasızca kapanan sıcak bir çarşaf gibiydi. Bilincim yerindeydi. Olan biten her şeyin, yüzümde gezinen sıcak ellerin, bana seslenen ağlak ve şefkatli sesin farkındaydım. Ama gözlerimi açıp da odağımı bulamıyordum.
"Lütfen" dedi titrek bir ses "Lütfen kızım aç gözlerini."
Bu ses şefkatten oklar gibi kalbime saplanıp içime bir soğukluk yaymaya başladı. Ama öyle acıtıcı bir soğuk değildi. Daha çok acımasız çöl ateşine maruz kalmış sevilen bir tanrı kulunun duasının kabul bulmuş hali olarak inen bir yağmur sağanağı gibiydi. Serinleticiydi.
Zor da olsa gözlerimi aralamaya çalıştım. Bana seslenen bu naif sesi üzmek istemiyordum. Ama bir binanın temeli için dökülen çimentonun tüm ağırlığı üzerine binmişti sanki. Çok kısa bir an için aralamayı başardığım gözlerime bıçak gibi batan ışıkla inleyerek geri kapattım. Ama belli belirsiz sarı saçlar ve yeşil gözleri seçebilmiştim.
Pek de iyi bir deneyim olmayan birkaç denemeden sonra gözlerimi aralamayı başarabildim. İstemsizce gözlerimden süzülen yaşların sıcaklığını şakaklarımda hissedebiliyordum. Öylece durmuş bembeyaz tavana bakarken yanımda bir hareketlilik ve onu takiben elimdeki sıcaklığı hissettim. Çok üşüyordum.
"Angelight?"
"Ü..üşüyorum"
"Ateşin var kızım. İyi olacaksın."
Sadece hayallerimde ve artık netleşmeye başlayan geçmişimde duyumsadığım ses her nasılsa içimi titreten bir sıcaklıkla beni sarıyordu. Ne göreceğimin tamamen bilincinde başımı yan tarafa çevirdim ve tanıdık yeşillerle karşılaştım.
Korku, endişe, rahatlama, tereddüt, acı... hepsinin çok rahat okunabildiği tanıdık yeşil gözler.
Annem!
Onu böyle kanlı canlı karşımda görmek hiç olmadığım kadar heyecanlandırmıştı beni. Hep güzel bir hayalin yüzü olmayan kahramanıydı gözümde. Onun beni öldürmek istediğini düşünmek yüreğime bin parçaya ayrılmış küçücük cam kırıklarının kalbime battığını hissetmek gibiydi. Olanları ne kadar yanlış anladığımın gerçeği bir kez daha yüzüme vurunca kalbim heyecanla atmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gelecekten Gelen
Fantasia21. yy'da sakin bir hayat yaşayan Ang binlerce yıllık efsunlu bir tılsımın başına bu kadar bela açacağını hiç düşünmemişti. Tılsıma temas ettiği an sonsuz bir alevin içine yerleşerek onu zamanda binlerce yıl geriye savurmasıyla kendini, nefesini kes...