Merhabalar, 2016' ya saatler kala beğeneceğinizi umduğum bölümü yayınlıyorum. Yeni yılın hepinize sağlık, mutluluk ve huzur dolu gelmesini umuyorum. Rabbim gönlünüzdeki güzelliklere kavuşmayı nasip eylesin. iyi ki varsınız kocaman kocaman sevgiler :)
İyi seneler ve iyi okumalar :)
***
Alanda ölen her bir yaratığın acısını canımdan parça söküyorlarmış gibi hissediyordum. Sanki hepsi her bir hücreme tek tek bağlanmıştı. Onları oradan zorla söküp beni parçalara ayırıyorlardı. Gözlerimi açamıyordum, kıpırdayamıyordum ama acıyı en yakıcı ateş gibi bedenimde hissediyordum.
Savaş naraları acı dolu çığlıklara karışıyor ve uğursuz iğrenç bir koku genzimi yakıyordu. Ne olmuştu? En son Hiybrit ve Dioren yaratıklarıyla baş başa olduğumu hatırlıyordum. Ve... ve Alex! Aman tanrım Alex'e mi saldırıyorlardı. Hiybrit verdiği sözü tutmamış mıydı? Ya da... ya da yaptığım plan işe yaramadı mı?
"Çok aptalca bir plandı"
Duyduğum sesle kalbim yerinden hopladı. Çok yakınımdan geliyordu. Tüm o çığlıkları susturan güçlü ama yumuşak bir melodiyle çınlayan naif bir sesti.
Ama kimdi?
"Aç gözlerini Dioren'in kızı!"
Ona yapamayacağımı söyleyecektim ki birden gözlerim benden bağımsız bir emir almış gibi kendiliğinden açıldı. Ne olduğunu anlamadan başımı eğip ayakta duran bedenime baktım. Ayaktaydım ve gayet sağlam duruyordum. Oysa ben bedenimi parçalara ayırdıklarını düşünmüştüm.
Başımı kaldırıp etrafıma bakındım. Bembeyaz bir sis bulutunun içindeydim. O acı dolu çığlıkların yerini bembeyaz bir huzur almıştı. Nasıl yani ölmüş müydüm?
"Bir daha düşün"
Aynı kadınsı ses tam arkamdan gelince korkuyla yerimde sıçrayıp döndüm. Bembeyaz saçlı, ela gözleri gümüş beneklerle ışıldayan yaşına göre oldukça dinç ve genç görünen zarif bir kadın bana gülümseyerek bakıyordu. Bir kahkaha attım ve kendime engel olamadan sevincimin yansıdığı bir çığlıkla boynuna atıldım.
"Mary!"
Kadın kollarını bana dolayıp şefkatle saçlarımı okşadı. Onu o kadar çok özlemiştim ki yetimhanedeki o son günden sonra bir daha hiç görüşmemiştik. Şimdi onu burada... burada...
İyi de burası neresi ki?
Dehşetle geri çekilip kollarından kurtuldum.
"Mary öldük mü?"
Hafifçe gülümseyip yüzüme dökülen bir saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"Hayır kızım ölmedin."
Aklım karışık etrafımdaki bembeyaz boşluğa baktım "O zaman burası neresi?"
Başını yana eğip her zamanki bilmiş bakışlarla bana baktı "Benim yarattığım bir boşluktayız"
Kaşlarımı çattım "Senin yarattığın mı? Nasıl yani?"
"Bunları boş ver şimdi" ellerini iki yana açıp boşluğu gösterdi "Önemli olan bu duruma nasıl düştüğün. Böyle bir şeyi nasıl kabul edersin?" diye azarladı beni.
Başımı önüme eğdim "Alex'in ölmesine izin veremezdim"
"Yani onun için tamamen kendinden geçtin öyle mi? Bu fedakârlığının nelere sebep olacağını biliyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gelecekten Gelen
Fantasía21. yy'da sakin bir hayat yaşayan Ang binlerce yıllık efsunlu bir tılsımın başına bu kadar bela açacağını hiç düşünmemişti. Tılsıma temas ettiği an sonsuz bir alevin içine yerleşerek onu zamanda binlerce yıl geriye savurmasıyla kendini, nefesini kes...