~MÜPHEM~

19 8 3
                                    


Dünyanın yuvarlak olduğuna bir kez daha inandım. Sebebi ise dönüyorum dönüyorum ve aynı yere geliyorum. Beni aynı sokağa çıkarmak yerine neden aşağı atmıyordu anlamıyorum da. Karşımda dikilen adama tekrar baktım. Yanılma olamazdı çünkü önce deneme lazımdı. Bağlanan  dilimin düğümünü çözüp sonunda konuşabildim.
"Siz? Her yerde karşıma çıkıyorsunuz?" Adam yanımdan ağır hareketler ile geçip salondaki koltuğa oturdu. Eli ile karşısındaki koltuğu işaret edip oturmamı istedi. Oturup sohbet edip eski günleri yâd edecek değildim. Eski günler dediğim bir kaç gündür onu görmem. Onun dışında anlamadığım bir şey daha vardı. Bu Tekin denen adam Varis beyin şoförüydü. Bu adamın yanına getirmişti ve bu adamında çalışanıydı. O zaman bu adam kimdi? Sorayım.

"Beyefendi siz kimsini?" Bu kadar sakin sormayı bende beklemiyordum.
"Geçin oturun." Adam ikinci kez oturmamı söyleyince birisi eliyle tabi, birisi sözlü ve bir diğerinin de farklı şeklini göstermeden karşısındaki koltuğa oturdum. "Sizi dinliyorum." Adam dirseklerini bacaklarına yaslayıp öne doğru gelerek konuşmaya başladı.
"Tekin yakın çalışanımız. Bir iş için bulunduğunuz eve gitti. Bir kadına zarar verildiğini görünce sizi kurtarmak istemiş hepsi bu." Benim anlımda kocaman aptal mı yazıyordu acaba?
"Ne tesadüftür ki bendim o kadında. Bakın bu dördüncü karşılaşmamız. Sizcede tesadüf mü sadece?"
"Tesadüf yoktur, aynı yollar vardır." O gece dediği gibi demişti. Sokakta gördüğüm halinden eser yoktu adamda. Kot bir pantolon ve kapşonluydu sokakta ayrı zamanda beni adamlardan kurtarırken spor bir kıyafet vardı üzerine, kafede ise tamamen günlük bir kıyafet.
Şuan adam simsiyah adeta ben tehlikeliyim defolun çevremden diye bağırıyordu. Resmen evren bana dört ışık yakmış kendince şans vermişti. Düşüncelerimden sıyrılıp tekrardan adama yönelip konuştum.
"Yakın çalışanınız Tekin bey ile zaten biz tanışıyoruz. Yani tesadüfen beni görüp kurtarması doğru olabilir ama ondan sonrası ve öncesi bana pek inandırıcı gelmiyor." Aklıma gelen şey ile adamın konuşmasına izin vermeden konuştum.
"Bir dakika! Siz o gece beni adamlardan kurtarırken bir telefon görüşmesi yaptınız. Görüşmede 'sana doğru geliyor iki kişi Tekin hallet' diyerek telefonu kapattınız. Yoksa o Tekin bu Tekin mi?" Adamın suratında hafif bir tebessüm belirdi.
"Bende tam ondan bahsedecektim ama gerek yokmuş hafızanız gayet iyi. Yani anlayacağınız telaşlık bir durum yok. Adamım sizi görmüş ve getirmiş. Getirmiş olması sizi tanımasındandır." Ben hâla aptal değildim çünkü nereden tanıdığımı sormamıştı henüz.
"Adamınızı nereden tanıdığımı sormayacak mısınız?"
"Hayır."
"Sebep?"
"Biliyorum."
"Nereden?"
"Adamımdan"
"Siz kimsiniz tam olarak? Sorumu yanlış anlamayın tamamen merak ettiğim için  soruyorum."
"Tanışmadık. Dağhan Boran Valdez." Adam ismini söyleyince uzunluğundan mıdır yoksa bu kadar anlamlı isimlerin bir araya gelmesinden midir etkilenmiştim.
"Arven Leyan Çakıl." Bende adamın yaptığı gibi yapıp sadece ismimi söyledim. Tanışmıştık şimdi. Nasılda öğrendik her şeyimizi hemen değil mi?
"Pek memnun olamadım Valdez bey. Hâlâ kafamda bir şeyleri oturtmadım çünkü."
"Valdez soyismim Leyan hanım."
"Biliyorum soyisminiz olduğunu." Adam anlamayan gözler ile yüzüme soru sorar nitelikte baktı.
"Dağhan veya Boran hangisini kullandığınızı bilmediğim için mecbur kullandığınız soy isminizi kullanmak istedim." Gülümseyerek arkasına yaslandı.
"İstediğini söyleyebilirsin."
"Peki Dağhan bey, ben gideyim. Bu arada Tekin beye çok teşekkür ederim. Varis beyede  selamlarımı iletirsiniz." Diyip yerimden kalktım.
"Varis bey burada buyrun selamınızı siz iletin." Adam arkasını dönerek salondaki bahçe kapısına doğru ilerledi. Bende peşinden gittim. Varis bey elinde bir gazete, oldukça keyfsiz bir yüz ifadesiyle haberlere gömülmüştü. Jilet gibi giyinip, jilet gibi arabasından inen, yaşına nazaran oldukça karizma görünen Varis bey, şuan tam bir klasik Türk dedesi modelindeydi.

Varis bey kafasını gazetesinden kaldırmadan konuştu. Galiba farketmemisti beni.
"Boran bu haberler ne? El atmamız gerekli çoğuna. Günden güne kadın cinayeti artıyor." Kafasını gazetesinden kaldırdığı sırada benimle göz göze gelmeyi beklemiyordu ki yüzündeki şaşkınlık bunun karşılığıydı.
"Arven hanım?"
"Merhaba Varis bey." Adam anlamaz gözler ile Dağhan beye baktı.
"Kerimin evinde Tekin görüp getirmiş. Tanıyormuş Leyan hanımı." Varis bey başta afallasa da hemen kendini toplayıp ayağa kalktı.
"Hoşgeldiniz. Umarım bir şeyiniz yoktur."
"Teşekkür ederim, adamınızın sayesinde bir şeyim yok."
"Sizin öyle bir adamla ne işiniz olur? Sorumu lütfen maruz görün."
"Tabi ki işim olmaz tanımıyorum da. Bir kafede şarkı söylüyorum orada takıntılık yaptı kendisi." İmalı bakışlarımı Dağhan beye çevirip konuştum bu sefer. "Oğlunuzda o gece oradaydı. Olaya hakim." Varis bey oğluna dönerek "sen ne zamandan beri müzik dinler oldun Boran?" Adam babasına uzun uzun bakıp bahçedeki koltuklara oturdu.
"Bir şeyler yer içer misiniz Arven hanım? Bu izbandut herif eminim sormamıştır?" Gerçektende izbanduttu adam öylece durmuş bakıyor etrafa. Bitki.
"Teşekkür ederim gitsem iyi olur." Diyip hareketlendim. Varis beyde benimle birlikte hareketlenip kapıya kadar bana eşlik etti.
"Bu arada Arven hanım doktor olduğunuzu söylemiştiniz. Nedendir kafede çalışmanız, eğer sormamda sakınca yoksa tabi?" Bu adam neden bu kadar kibardı acaba?
"Yeni mezun oldum efendim. Çalışma yerim henüz belirli değildi."
"O zaman geçicisiniz İstanbul'da."
"Umarım geçiciyimdir zira İstanbul'a sığamıyorum."
"Koskacaman metropole sığamamak biraz karakteristik olabilir mi?"
"Tabi ki olabilir. Ama ben İstanbul'un sessizliğine sığamıyorum. Öyle bir yerde bulamıyorum." Tenha bana ne kadar huzur verdiyse, kalabalıkta o kadar huzursuzluk vermişti bana. Ya bu kalabalığın bir ferdi olacaktım ya da kendime bir tenha bulup sessizlikte kaybolacaktım.
"Farklı bir bakış açısı. Bu arada Tekin bey sizi evinize kadar bıraksın lütfen."
"Aslında bana bir taksi çağırsanız iyi olur. Telefonumu o adam kırdı da." Varis beyin sinirlendiği her halinden belliydi.
"Adi herif kaç can daha yakacaktı acaba?" Kendi kendine söylenerek yanımdan ayrıldı. Hiçbir şey demeden nereye gitti bu adam. Dağhan beyde yanımıza doğru gelip "arabada bekliyorum." Diyerek çıktı. Varis beyde gelmediğine göre bende çıkabilirdim. Dağhan beyin peşinden gidip arabaya bineceğim sırada Varis bey hızlı adımlarla yanıma geldi. "Arven hanım!" Elinde bir kutu yanıma geldi.
"Siz gelmeyince ben çıktım kusura bakmayın."
"Siz kusura bakmayın asıl haber vermeliydim."
"Arven deseniz yeterli Varis bey." Elindeki kutuyu bana uzatıp almamı bekledi.
"Bu nedir?"
"Bu telefon. Size küçük bir hediyem olsun. Umuyorum ki ileride sizinle çok görüşeceğiz." Tabi ki böyle bir hediyeyi kabul etmeyecektim. Ayrıca böyle büyük bir şey hediye olamaz.
"Varis bey, en böyle bir şey kabul etmem."
"Lütfen Arven kızım. Bunu naçizane olarak gör."
"Hayır ısrar etmeyin. Siz eminim benimle kalmayıp bir çok insana yardım ediyorsunuz. Buna gözlerim ile şahitte oldum. Bu yaptıklarınız zaten herkes için hediye. Tekrardan teşekkür ederim eve gitsem iyi olacak."
"Peki madem ısrar etmeyeceğim. Kendine çok dikkat et. En azından bugünden sonra daha çok." diyerek sert bir şekilde Dağhan beye bakıp uzaklaştı. Galiba Varis bey ikizler burcu.

SİTAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin